Zeyneb Gazalî’den Müslüman Kadına “Kudüs” Çağrısı
Arşiv Yazarlar

Zeyneb Gazalî’den Müslüman Kadına “Kudüs” Çağrısı

Zeyneb Gazalî’den Müslüman Kadına “Kudüs” Çağrısı

3 Ağustos 2005’te bütün dertlerini ve davasını ardında bırakarak, o dertleri ve davayı geride kalan kardeşlerine emanet ederek ayrılmıştı aramızdan Zeyneb Gazalî. Tam künyesi, Zeyneb el-Gazalî el-Cebilî’ydi. 88 yıllık ömründe eşine az rastlanır bir aktif Müslüman kadın davetçi örnekliği sergilemişti. Türkiyeli Müslümanlar olarak bizler, onu genelde, yayıncıların “Zindan Hatıraları” ya da “Zindan Hatıralarım” ismini verdikleri kitabından tanıdık, tanıyoruz. Rabbimizden ona rahmet ve mağfiret eylemesini diliyoruz.

Kitabıyla özdeşleşenlerdendi o da. Nasıl ki Seyyid Kutub denince “Yoldaki İşaretler”, Ebu’l âlâ el-Mevdudî denince “Kur’an’da Dört Terim”, Hasan el-Benna denince “Risaleler”, Fethi Yeken denince “Müslüman Olmam Neyi Gerektirir”, Muhammed Hamidullah denince “İslam Peygamberi”, Atasoy Müftüoğlu denince “Vakti Kuşanmak”, Rasim Özdenören denince “Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler”, Sezai Karakoç denince “Diriliş Neslinin Amentüsü”, İsmet Özel denince “Üç Mesele”, Mehmed Alagaş denince “Dünden Bugüne Şeytan ve Dostları”, Mehmed Göktaş denince “İslam’ın Genç Davetçilerine” vb. aklımıza geliyorsa hemen, işte Zeyneb Gazalî’yle birlikte de Zindan Hatıraları’nı hatırlıyoruz. Bu durum, bulunulan dönemin ilgi ve algı durumuna göre değişiklik gösterir haliyle tabi.

Zeyneb Gazalî ki 20. ve 21. yüzyıla damgasını vuran İslamî hareketlerden biri olan İhvan-ı Müslimîn/ Müslüman Kardeşler’in ileri gelen kadın üyelerindendi. İslam davası için vaktini, malını, canını, kısaca tüm varlığını ortaya koyan fedakâr bir şahsiyetti. Çekmediği çile, yaşamadığı zorluk neredeyse kalmamıştı. Bu halini, işte o meşhur Zindan Hatıraları kitabında tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı. Bugün biz, bir başka eseri olan “Müslüman Aileye Doğru” isimli kitabına dikkat çekeceğiz. İkinci ismi, “Yeniden İslamî Dirilişe” olan kitap, Zeyneb Gazalî’nin daha önce dergilerde yayınlamış olduğu makalelerinden oluşuyor.

Zeyneb Gazalî, “Şehidlerin ruhlarına sevgi ve minnetle selam olsun. And olsun ki onların yolundayız. Bu kitap, kalbinde zerre kadar iman ve hayır taşıyan herkese armağan olsun. Umarım ki Allah bunu bir hidayet vesilesi kabul eder ve yararlı kılar. Bizlerin dilemesi, ancak Allah’ın dilemesiyledir.” ithafıyla başladığı bu güzel çalışmasında, Müslüman kadınlardan, Müslüman kadın ile Kudüs’ün kurtuluşunun alakasından, bilinçli bir Kur’an neslinden, Müslüman kadının bilinç sahibi olmasından, bayramların asıl mahiyetinin ne olduğundan, Hacc’dan, fetihten,

Siyonist kadınların milletlerine pek çok alanda yararlı işler yaptıklarının tespitinde bulunuyor Zeyneb Gazalî. Ona göre, şimdilerde artık bilinçli Müslüman kadınların, Siyonist kadınların ifsat ettikleri sahalarda, ortamlarda Müslümanların morallerini düzeltmelerinin, onlara destek olarak bir özgürlük savaşçısı misyonunu üstlenmelerinin zamanı çoktan gelmiş de geçmiştir bile.

Müslümanların oluşturduğu toplumlarda kadına düşün büyük görevlerden, geçen asırda Müslüman kadının durumundan, şer odaklarının uyanıkça uygulamaya çalıştığı plan ve projelerinden ve daha pek çok konudan genişçe bahis açıyor.

Burada, bizim özellikle üzerinde durmak istediğimiz nokta, “Müslüman Kadın ve Kudüs’ün Kurtuluşu” meselesi olacak. Makalelerin tümü özel olarak ele alınmayı hak ediyor olsa da biz, -âcizane bakışımızla- bunu, daha dikkate değer olarak gördük. Böyle bir başlığı fantezi olarak karşılayıp yadırgayacak olanlara bir ihtarda bulunan Zeyneb Gazalî, aklını çalıştıran, uyanık olan ve dininin emirlerini güzelce anlayan Müslüman kadının da tıpkı Müslüman erkeklerin olduğu gibi, Kudüs’ün ve dolayısıyla Aksa Mescidi’nin kurtuluşu için büyük bir mesuliyet taşıdığının kavranmasını istiyor.

Siyonist kadınların milletlerine pek çok alanda yararlı işler yaptıklarının tespitinde bulunuyor Zeyneb Gazalî. Ona göre, şimdilerde artık bilinçli Müslüman kadınların, Siyonist kadınların ifsat ettikleri sahalarda, ortamlarda Müslümanların morallerini düzeltmelerinin, onlara destek olarak bir özgürlük savaşçısı misyonunu üstlenmelerinin zamanı çoktan gelmiş de geçmiştir bile. Müslüman kadın, İslam’ın kendisine bahşettiği bilinci, basireti ve feraseti, Filistin davası için de göstermelidir ve hatta göstermek zorundadır. Zira Filistin davası, Müslüman ümmetin meselesidir. Müslümanların kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla tümünün görevi; Kudüs’ün, İslam’ın özüne dönebilmesi için olağanüstü çaba sarf etmeleridir.

Mısır gibi sorunların hiçbir zaman bitmek bilmediği bir yerde, oradaki bütün sıkıntıları tüm iliklerine kadar yaşayan birisi olduğu halde Kudüs davasını, “atlıların sadece kendileri için sefere çıktığı” üç mescidden biri olan Mescid-i Aksa’yı hem göz ardı ve hem de kulak ardı etmeyen sevdalı bir yürektir Zeyneb Gazalî. Dünyayı ve hayatı yalnızca kendi topraklarından ve çevrelerinden ibaret görenler gibi değildi o. Ümmetin özgürlüğünün Kudüs’ün özgürlüğüne bağlı olduğunu haykıran bir münadî idi o. Onun içindir ki, Kudüs’ün dün öyle olduğu gibi bugün de Müslümanların elinde olmasının mücadelesini vermeyi amaçladıklarını söylüyor. Bunun bir enaniyetle ya da benlik kavgasıyla alakasının olmadığını vurguluyor. Çünkü Allah Teâlâ, Kudüs’ü müminler için var ettiği gibi, yine onun korunma ve sahiplenme emanetini de müminlere vermiştir.

Kudüs’ün Selahaddin Eyyubî zamanındaki gibi Müslüman olarak elde edilmesini ve bunun gerçekleşmesinin Allah katında zor olmayacağını dillendiren Zeyneb Gazalî, Müslümanların kendi aslî görev ve sorumluluklarına geri döndükleri vakit Allah Teâlâ’nın bu zaferi onlara bağışlayacağının altını çiziyor. Müslümanlar, kadınlar ve erkekler olarak nesillerini Kur’an sofrasında terbiye etmenin derdinde olduklarında ve bu nesiller, aldıkları eğitimle Müslümanların en büyük özlemi olan vahdeti hayata geçirdiklerinde, işte tam o anda Kudüs dâhil yeryüzü, Müslümanların yani bizim, yani tüm hakiki imana ermişlerin olacaktır.

Sözlerinin bir yerinde Müslümanların sahip oldukları güçlerin farkına varamadıklarını ifade eden Zeyneb Gazalî, İslam’ın tek başına bir kurtuluş ve kurtarıcı olduğunu hatırlatmadan önce Müslümanların şunlar üzerinde tefekkür etmelerini tavsiye ediyor: “Bugün, Amerika’daki atom fiziği profesörlerinin, bilginlerinin büyükleri Müslümanlardır. Batıdaki büyük iş adamlarının ileri gelenleri Müslümanlardır. Toprağımızın mahsulü, milletimizin çalışmalarının, alın terinin ürünüdür. Mallarımızın kârı, kazancı kime? İkisi de perde arkasında birlikte ve dost olan kâfir Batı ve Doğu’ya gidiyor. Bizler, Müslümanlar olarak bugün yeryüzünün üçte birine sahip bulunuyoruz. Biz Amerika’dan da, Rusya’dan da hatta ikisinin toplamından de daha zenginiz. Fakat biz, bölünmüş, bölük pörçük hale gelmişiz. Onun için çalışmalarımızın kaymağını, mahsul ve ürününü başkaları yemektedir.”

Zeyneb Gazalî’ye göre, kahramanlık ruhu; genç-ihtiyar, kadın-erkek her ferde işlenmeli ki böylece milletlerin nabızları atmaya başlamış olsun. Bu ruhun getirdiği ve kazandırdığı azim ve kararlılıkla Kudüs’ün kurtuluşunun geleceğini, hem de savaşmadan geleceğini ama bu ruh yerleştiril-meden de bunun bir hayalden öteye geçmeyeceğini hayıflanarak sunduktan sonra sözlerini tamamlıyor.

Onun özleminin bizlerde de olduğuna Rabbimiz şahid. İnşallah, o yüce ruh ve azim cümle ümmeti kapsar da daha fazla gecikmemiş olur hürriyetimiz. Bu güzel Müslüman kadın şahsiyeti, rahmetle ve hayırla anıyoruz. Ancak söz konusu kitabından okuduklarımız, eğer Kudüs davası için hareket halinde olmazsak onun, bu anışımızdan pek de razı olmayacağını aklımıza getiriyor. Bunlara rağmen şüphe içermeyecek derecede iman ediyoruz ki “nasrun minallahi ve fethun garib/Allah’ın yardımıyla gelecek fetih yakındır”. Vesselam…

Fatih PALA fatihpalafatih@gmail.com

GRUBA KATIL