Arşiv Genel Yazarlar

Yalnız Kalan Gazze

Gazze’de Müslümanlar, diğer Müslümanlar tarafından yalnız bırakıldı. Halkı Müslüman olan ülkeler, suspus kesildiler ve hiçbir eyleme geçemediler. Sadece olanları kınadılar, bir daha kınadılar, miting yaptılar, bazı Arap ülkeleri miting bile yapmadı, olanları sadece izlediler. Müminler kardeş değil miydi de sadece izlemekle yetindi, hiç sorguladık mı acaba?

Rabbimiz, ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat, 10). Nitekim ayetten de anlaşılıyor ki müminler kardeştir. O hâlde kardeş, kardeşi yalnız bırakabilir mi? Çaresiz bırakabilir mi?

Efendimiz, hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin, Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’dan, bir sıkıntıyı giderirse Allah teala, o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslüman’ın kusurunu örterse Allah teala da o kimsenin kusurunu örter.” (Buhari, Mezalim 3; Müslim, Birr 58. Ayrıca bk. Ebu Davud, Edeb 38, 60; Tirmizi, Hudud 3, Birr 19; İbni Mace, Mukaddime 17). Hadiste kardeşliği, haksızlık yapmamayı, ihtiyaçlarını karşılamayı, ona zulmetmemeyi görmekteyiz.

Şu anda Gazze halkı yalnız bırakıldı, birçok Müslüman, onları görmezden ve duymazlıktan geliyor. Hâlbuki tüm Müslümanlar bir olsa oradaki kardeşlerimize işgalciler hiçbir şey yapamazlar. Müslümanlar neden bir olamıyorlar, hiç düşündük mü? Sebeplerden en önemli olanı, Allah’ın emirlerine tam manasıyla uymamaları, yani kitaba göre yaşamamaları, Peygamber’in sünnetine vakıf olmamaları. Eğer ki Kur’an ve sünnete tam manasıyla iman edilmiş olsaydı Gazzeliler, kesinlikle yalnız kalmazlardı. Yukarıdaki ayet ve hadisteki ifadeler, tavsiye değil, kesin bir emirdir. Tüm Müslümanlar, bu emirlere uymak zorundadır. Diğer bir sebep de yine Müslüman ülkeler Allah’ın emirleriyle yönetilmediği ve insan aklından çıkan kanunlarla yönetildiği için Gazze yalnız kaldı, tek başına kaldı, Müslümanlar çaresiz kaldı. Bizler, evlerimizde rahat rahat oturmamalıyız, elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız. Bazıları, “Biz ne yapabiliriz?” diyor. Herkesin yapacağı bir şey mutlaka vardır. Yeter ki yapmak isteyelim, yeter ki bir yapma eylemine geçelim. Örnek verecek olursak tüm Müslümanlar boykotu devletle birlikte, tam manasıyla yapsa kesinlikle Yahudi varlığı çöker. Rabbimiz güçlü ve kuvvetli, istediği zaman onları kahr u perişan edebilir. Ama biz yeterince Rabbimize kulluk ediyor muyuz, dualarımızda samimi miyiz, ne kadar içten dua ediyoruz, bunu hiç düşündük mü? Faizden sakınmıyorsak, yalan söylemekten çekinmiyorsak, şirkten uzak durmuyorsak, tağutların peşinden gidiyorsak, zina etmek hoşumuza gidiyorsa bu durumlarda dualarımızın kabul olma ihtimali oldukça zayıftır. Bunu nereden biliyoruz, Efendimizin şu hadisi bizlere bunu öğretiyor: “Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak ‘Ya Rabbi, ya Rabbi!’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul olur?” (Müslim, Zekât, 65, 1015).

Dualarımızın kabul olması için, haramlardan uzak duracağız. Allah’a tam anlamıyla teslim olacağız ve günahlarımıza tövbe edeceğiz, hiçbir şey için acele etmeyeceğiz. Bu bağlamda Efendimiz diğer bir hadisinde de şöyle buyurmaktadır: “Resulullah (sav), (mescitte) oturmaktayken bir adam geldi, namaz kıldı, sonra şöyle dua etti: ‘Allah’ım beni bağışla, bana acı.’ Bunun üzerine Resulullah (sav), ‘Ey namaz kılan, acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit, Allah’a layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salat ve selam et, sonra da yapacağın duayı yap.’ Bundan sonra başka biri namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamd etti ve Peygambere salat ve selam getirdi. Başka bir şey yapmadı. Bunun üzerine Resulullah (sav), o kimseye: ‘Ey namaz kılan kimse! Dua et, duan kabul edilsin.’ dedi.” (Tirmizi, Deavat, 65 [3476]; Nesei, Sehiv, 48 [1284]). Bizler, Allah’ın emir ve yasaklarına tam uymalıyız ki duamız kabul olsun.

Gazze’yi yalnız bırakan Müslümanlar, boykotu da gereği gibi yapmıyorlar maalesef. Hâlbuki tek silahımız boykot, Yahudi ürünlerini almamak… Ne yazık ki Müslümanların beyinlerinde, Yahudi ürünleri  öyle bir yer etmiş ki illaki onu almak istiyorlar. İsrail’in tüm ürünlerinin karşısında alternatif yerli ürünler var ama Müslümanlar, boykotu ciddiye almadıkları için, maalesef boykotta da sınıfta kaldılar.

Gazze’nin mücahitlerine selam olsun. Enkaza dönmüş şehirlerde, direnişe aç susuz devam ediyorlar. Tam bir yokluk içindeler ama ümitliler çünkü Allah’a teslim olmuşlar, her türlü zorluğa karşı yine de düşmana darbe vuruyorlar.

Tüm kâfirler, Gazze’yi yok etmesi için İsrail’in yanında, ona sürekli destek veriyorlar. Gazze’deki mücahitler, tüm kâfirlerle savaşıyor. Pekala, Müslümanlar kimin yanında yer alıyor? Ülke olarak birçoğu kâfirlerin safında yer alıyor, onlara yaranmak için, sadece kınamayla yetiniyorlar.

Rabbimiz, ayetinde şöyle buyurmaktadır: “(Resulüm!) Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim, 42).

Rabbimiz mühlet veriyor, kâfirler ve kâfir seviciler, bunu zafer zannediyor fakat kısa bir süre sonra varacakları yerdeki azap, onlar için hiç de iyi olmayacak. Seyirci konumundaki Müslümanlar ise onlar da hesap verecekler; sessizliğin, vurdumduymazlığın hesabını elbette verecekler.

Efendimiz (sav), şöyle buyurmaktadır: “Zulüm, zalim için kıyamet gününde, zifiri karanlık olacaktır.” (Buhari, Mezalim 8).

Nitekim zalimler hesap vereceklerdir, er ya da geç. Müslümanlar ise bir an önce özlerine, yani İslam’a sahip çıkıp Allah ve resulüne itaat etmelidirler. Tek kurtuluş İslam’dadır. Rabbim; Gazze, Doğu Türkistan, Myanmar ve ismini sayamadığım Müslüman beldelere zafer nasip etsin, onlara zulmedenleri, yerin dibine batırsın, Müslümanlara da hidayet nasip etsin. Âmin.

Emrah DOĞRU

Exit mobile version