Arşiv Yazarlar

Pakistan’da İstikrarsızlık ve ABD

Pakistan İslam Cumhuriyeti, bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından bugüne siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü bir ülke. Askeri darbeler, suikastlar, yolsuzluklar, toplumsal ve ekonomik krizler neredeyse ülkenin genel karakteristik bir özelliği haline gelmiştir. İç sorunların yanı sıra Hindistan’la sık sık çatışma ve gerilimlere yol açan Keşmir sorunu, Pakistan’ı dış politikada bağlayan en ciddi mesele. SSCB tarafından Afganistan’ın işgali, akabinde 11 Eylül olayları ve ABD’nin işgali, Afganistan’dan sonra en çok Pakistan’ı sıkıntıya sokmuş ve var olan istikrarsızlığı daha da derinleştirmiştir. Nitekim bu durumu Pakistan’ın devrik Başbakanı İmran Han, Eylül 2021’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Herkesin bilmesini istiyorum ki 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan dışında en çok acı çeken ülke, Pakistan’dır” sözleriyle bu duruma dikkat çekmiştir.
İmran Han, ABD’nin Afganistan’ı işgali nedeniyle ülkesinde terör saldırılarının arttığını, 70 bin insanın yaşamını yitirdiğini ve ekonomik olarak ülkesinin 150 milyar dolar zarar ettiğini sözlerine ilave etmiştir.
Pakistan, hem SSCB’nin işgali hem de ABD’nin Afganistan’ı işgali esnasında ABD’nin yanında yer almış olmasına rağmen ABD tarafından terörle iş birliği yaptığı gerekçesiyle suçlanmış ve ambargolara tabi tutulmuştur. Bu çerçevede Pakistan ile ABD arasındaki ilk kırılma, Ocak 2018’de ABD Başkanı Trump’ın, Pakistan’ı Amerika ile ilişkilerinde “yalancılık ve aldatma” ile suçlayarak Pakistan’a yapılan güvenlik yardımında 1,3 milyar dolarlık kesintiye gitmesiyle ortaya çıkmıştır. Böylece İslamabad’da ABD’ye yönelik güven krizi zirveye taşınmış oldu.
Pakistan, 75 yıllık tarihinde suikastlar, darbeler birbirini takip ettiği için göreve gelen 21 başbakan, görev süresini maalesef tamamlayamadan ayrılmak zorunda kalmıştı. İmran Han da ABD’nin/Batı’nın bu yeni hamlesiyle ülkesinde görevini tamamlayamayan 22’nci başbakan olmuştur.
İmran Han’ın Devrilme Süreci
25 Temmuz 2018’de düzenlenen genel seçimlerde Pakistan Adalet Hareketi (Pakistan Tahrik-i İnsaf-PTI), hem İmran Han’ı başbakanlık koltuğu için en güçlü aday haline getirmiş hem de en güçlü siyasi parti olarak uzun soluklu mücadelenin verdiği siyasi bir başarı elde etmiştir. PTI, 272 koltuklu parlamentoda belli olan 155 sandalyenin 79’unu alarak yarışı önde tamamlamıştır. İmran Han, seçimlerde elde ettiği bu zafer nedeniyle yaptığı konuşmada, “Bu, tarihi bir seçim. Allah, bana, Pakistan için hayal ettiğimi gerçekleştirme fırsatı verdi. Önümüzde zor bir görev var. Seçimleri kazanmak kadar programınızı uygulamak da zor. Tarihte refah devletinin ilk örneği olan Medine devleti anlayışını” izlemek istediğini ifade etmiştir. Ancak İmran Han, bu hedeflerini gerçekleştiremeden ABD’nin ‘bildik’ yöntemleriyle yönetimden uzaklaştırılmıştır.
Seçimlerden sonra oluşan iktidar koalisyonu, mevcut mecliste 176 sandalyeye sahipti. Muhalefetin ise toplam vekil sayısı 163’tü. Muhalefetin, İmran Han’ı devirmek için fazladan yalnızca 10 oya ihtiyacı bulunmaktaydı. Muhalefet içerisinde eski başbakanlardan Navaz Şerif’in Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (PML-N) ve Benazir Butto’nun Pakistan Halk Partisi (PPP) de bulunuyor. Bu süreçte, özellikle de ABD’nin İmran Han’a karşı takındığı karşı/istenmeyen adam tavrından sonra Han’ın ittifak kurduğu ve mecliste 7 milletvekiline sahip Birleşik Halk Hareketi (MQM-P), 4 vekile sahip Belucistan Avami Partisi (BAP) ve bir parlamentere sahip Cumhuriyetçi Vatan Partisi (JWP) muhalefetin yanında yer alacağını duyurmuştur. Yani koalisyon ortakları olan bu partiler, İmran Han’a karşı oluşan dış destekli ve ne pahasına olursa olsun İmran Han’ın devrilmesini amaçlayan muhalif oluşumla birlikte hareket edeceğini açıklamıştır. Bu açıklamadan sonra Hükümetin ittifak kurduğu partilerin güvensizlik oylamasında muhaliflerin yanında yer alacağını açıklamasıyla meclis üstünlüğü muhalefet bloğuna geçmiş oldu.
Böylece 178 vekille iktidarda olan hükümetin sandalye sayısının meclis çoğunluğu için gerekli olan 172’nin altına düşerek 166’ya gerilemiştir. Öte yandan, iktidardaki PTI’nın (İmran Han’ın Partisi) en az 13 milletvekilinin de Başbakan Han’a karşı muhaliflerin yanında oy kullanacağını açıklaması, İmran Han iktidarının düşürülmesini kesinleştirmişti. Pakistan Ulusal Meclisi, 342 milletvekilinden oluşuyor. Başbakan Han’ın görevden alınması için muhalefetin 172 oya ihtiyacı bulunuyordu. Böylece bu istifalarla bu rakam, gerçekleşmiş oldu.
Bu istifalar ve transferler gerçekleştikten sonra da düğmeye basılmıştı. Muhalefet partileri, 8 Mart’ta Başbakan Han’a karşı “güvensizlik oylaması” önergesini Ulusal Meclis Başkanlığına sunmuştu. Başbakan Han’a karşı güvensizlik oylaması önergesi, 28 Mart’ta parlamentoda 161 “evet” oyuyla kabul edilmişti.
3 Nisan’da muhalefet milletvekilleri, oyların çoğunu alacakları umuduyla Başbakan Han’ı iktidardan uzaklaştırmak üzere Meclis’e gensoru önergesi sunmuşlardır. Ancak Meclis Başkan Yardımcısı Kasım Suri, hükümet değişikliği için yabancı bir devletle “net bir bağlantı” olduğunu söyleyerek bu girişimi engellemiştir. Çünkü Suri’ye göre muhalefetin gensoru önergesi, anayasanın devlete ve anayasaya sadakat çağrısı yapan 5. maddesini ihlal etmekteydi. Oylamadan kısa bir süre önce İmran Han, muhalefeti yabancı güçlerle gizli anlaşma yapmakla suçlamış, Rusya ve Çin’e karşı tavır takınmadığı için kendisini görevden almak üzere ABD liderliğindeki bir komplonun hedefi haline geldiğini söylemiştir. ABD ise bu iddiaları kabul etmeyerek reddetmiştir.
İmran Han, dış destekli komployu boşa çıkarmak için Pakistan Cumhurbaşkanı Arif Alvi’ye meclisi feshetme çağrısında bulunmuş, Cumhurbaşkanı da bu çağrı üzerine Meclisi feshetmiştir. Bu fesih kararından sonra Başbakan Han, parlamentonun feshedildiğini ve 90 gün içinde erken seçime gidileceğini duyurmuştur.
Muhalefet, Suri’nin oylamayı engellemesi kararını Yüksek Mahkemeye intikal ettirmiş ve Mahkeme, 7 Nisan’da verdiği kararla Han’ın parlamentodaki yasal süreci engelleyerek anayasayı ihlal ettiğine karar vermiş ve oylamanın cumartesi günü yapılmasının önünü açmıştır. Böylece 9 Nisan günü yerel saatle 11.30’da başlayan güvensizlik oylaması oturumu, 01.00’e kadar devam etmiştir. Yapılan oylama sonucunda Başbakan İmran Han’ın hükümeti, 174 “hayır” oyu almış, çoğunluk sınırı olan 172 oyun altında kalarak düşmüştür. Böylece İmran Han, Pakistan’da güvensizlik oylamasıyla görevinden alınan ilk Başbakan olmuştur.
İmran Han hükümetinin düşürülmesinde, ABD, olağanüstü çaba sarf etmiştir. Nitekim İmran Han Hükümetinin düşürülmesi için muhalif davranan ya da muhalefete geçen parti ve milletvekillerine ödenen transfer ücreti olarak 330 milyon dolar olduğu iddia edilmiştir. Türkiye’de 1977’de Güneş-Motel ya da Refah-Yol iktidarının devrilmesinde de benzeri iddialar gündeme gelmiş ve Türkiye siyasi tarihine, kara bir leke olarak düşmüştür. Güneş Motel olayında dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Bülent Ecevit, Adalet Partisinden 11 kişiyi, bakanlık verme ve ekonomik iyileştirme vaatleriyle kendi tarafına çekerek hükümet kurabilmişti. Benzeri bir başka olay da Refah-Yol döneminde meydana gelmişti. 28 Şubat postmodern darbe sürecinde Tansu Çiller’in başkanı olduğu DYP’den (Doğru Yol Partisi) istifa ettirilen/istifa eden milletvekilleri, Hüsameddin Cindoruk’a kurdurulan Demokrat Türkiye Partisine (DTP) transfer edilmek suretiyle yeni hükümet kurulmuştu. Aslında her emperyal ülkenin ve özellikle de ABD’nin başvurduğu bu yöntem, en ‘yumuşak’ yöntemdi. Çünkü ABD, bir ülkenin yönetimini değiştirmek istediği zaman, bu isteğini, o ülkede iç karışıklık, iç çatışma ve darbeler çıkarmak suretiyle gerçekleştirmektedir. Bu yöntem başarılı olmazsa, kendi ordusuyla işgale kalkışmaktadır. Bu ve benzeri örnekler, İslam dünyasına göz gezdirenlerin, kolaylıkla bulabileceği türden örneklerdir.
İmran Han, ABD’yi Suçlamıştır
İmran Han, muhalefetin arkasında ABD’nin olduğunu ve ABD tarafından kendilerinin tehdit edildiğini açıkça söylemiştir. İmran Han, 8 Mart’ta Washington’daki Pakistan Büyükelçisine, ABD’li yetkililer tarafından Biden’ın “tehdit mektubunun” verildiğini, bu mektubu verenin ise Joe Biden başkanlığında toplanan Ulusal Güvenlik Konseyine katılan Lu olduğunu söylemiştir. Bu tehdit mektubu, İmran Han’a da yazılı olarak iletilmiştir. Mektupta, “İmran Han giderse Pakistan affedilecek, aksi halde sonuçları olacak” denildikten sonra Rusya ziyaretinin de ertelenmemesi ABD açısından bardağı taşıran son damla olduğu ayrıca ifade edilmiştir.
Han, “(Muhalefetin) Beni görevden alma girişimi, ABD’nin iç politikamıza açık müdahalesidir” demiş, “içişlerine müdahale” nedeniyle ABD’ye nota vermiştir. İmran Han ve ekibine yönelik yapılan bu tehdit, ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Benzeri bir tehdit de George W. Bush tarafından 2001 yılında, Afganistan’ı işgal öncesinde, dönemin Pakistan yönetimine yapılmıştı. Bush, dönemin Başbakanı Perviz Müşerref’e; Afganistan işgalinde ABD’nin yanında olunmazsa “Pakistan’da taş üstünde taş bırakmayacağını” telefonla bildirmişti. Yıl 2022, benzeri bir tehdit de İmran Han’a yapılmıştı. İmran Han ise, bu tehditler karşısında “ABD, bana tehdit mektubu gönderdi. Hayatımın tehlikede olduğuna dair istihbarat bilgileri alıyorum. Pes etmeyeceğim, savaşacağım. Ne kimsenin önünde eğileceğim ne de milletimin kimseye boyun eğmesini sağlayacağım. Pakistan’da bir Amerikan üssüne veya Pakistan topraklarından Afganistan’a yönelik bir eyleme izin vermemiz mümkün değil. Kesinlikle hayır!” demiştir. İmran Han, boyun eğmemiş ama Hükümeti düşürülmek suretiyle, halkı, içerideki işbirlikçi muhalefet vesilesiyle boyun eğdirilmiştir.
İmran Han’ın Düşürülme Nedenleri
ABD ile Pakistan arasında uzun yıllar -ABD lehine- ilişkiler problemsiz bir şekilde devam etmişti. Nitekim ABD, uzun bir süre Pakistan’ı Sovyetler Birliği’nin sıcak denizlere inmesine karşı bir kalkan olarak kullanmıştır. Yeşil Kuşak Projesi çerçevesinde, Pakistan da Sovyetler Birliği’ne karşı ABD menfaatlerini korumak için bir cephe ülkesi konumuna getirilmiştir. O dönemlerde Pakistan, ABD’nin isteklerine boyun eğdiği için aralarında bir problem yoktu. Zaten biraz direnen ya da biraz isteksiz olanlar ya gerçekleştirilen darbeler ve çıkarılan iç karışıklıklarla ya da faili meçhul -aslında malum- suikastlarla devre dışı bırakılmaktadır. Bunun sayılamayacak kadar çok örneği vardır. İşte ABD’nin İmran Han’la aralarının açılması ve Han’ın istenmeyen adam ilan edilmesinin asıl nedeni, İmran Han’ın ABD isteklerine boyun eğmemesi olmuştur. Bu nedenle muhalefet, başta ABD olmak üzere kimi ırkçı ve emperyal işgalci güçler tarafından oluş(turul)an muhalefeti maddi ve manevi olarak desteklenmiş ve böylece Pakistan’da dolar destekli postmodern darbe gerçekleştirilmiştir. Bu darbede, kimileri aba altında sopa gösterilerek kimileri de rüşvet ve makamla ikna edilmiştir. Tıpkı Venezuela ve Belarus’ta olduğu gibi Pakistan’da da muhalefeti örgütlemek, ekonomik ve istihbari olarak desteklemek suretiyle mevcut yönetime karşı yönlendirilerek postmodern bir darbe gerçekleştirilmiştir. Peki, bunun sebepleri nelerdir?
1- İmran Han, ABD, Afganistan’dan çekildikten sonra Pakistan’da askeri üs kurma isteğini kabul etmemiştir.
2- Pakistan hükümeti, 2020 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’nda Bakü’ye destek vermiştir.
3- Pakistan Başbakanı, Temmuz 2021’de, ülkesinin içinde bulunduğu ekonomi ve güvenlikle ilgili sorunların, Afganistan’a yönelik savaşta ABD’ye destek vermelerinden kaynaklandığını söylemiş ve “Biz, ABD ile barışta ortak olabiliriz ve olmaya devam edeceğiz; ancak bir daha asla çatışmalarda ortak olmayacağız. Çünkü ABD’nin Afganistan savaşı nedeniyle ülkesinde terör saldırılarının arttığını, 70 bin insanın yaşamını yitirdiğini ve ekonomik olarak ülkesinin 150 milyar dolar zarar ettiğini söylemiştir.
4- İmran Han, yönetime geldikten sonra Çin’le ilişkilerini geliştirmiştir. ABD, Taliban hareketi bağlamında terörizmi desteklediği iddiasıyla Pakistan’a yardımı kesip Pakistan’ı tehdit ederken baş düşmanı Hindistan ile stratejik ittifak ilişkileri kurmuştu. Buna karşın Pakistan’ın da Çin ile ilişkileri hem güçlenmiş hem de İmran Han’ın başbakanlığı sırasında, iki ülke arasındaki ilişkiler, büyük yatırımlar yapılmasına dayanan yeni bir stratejik seviyeye taşınmıştır. İmran Han, iktidara geldikten kısa bir süre sonra bu amaçla 2-5 Kasım’da Çin’i ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında 15 alanda anlaşmalar imzalanmıştır. Bu anlaşmalar çerçevesinde Çin’i, Ortadoğu ve Orta Asya’yı birbirine bağlayacak Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (ÇPEK) projesini gerçekleştirme kararı verilmiştir. ÇPEK, Çin’in küresel ölçekte hegemonyası anlamına gelen Kuşak ve Yol Girişimi’nin en önemli ayaklarından birisidir.
Çin ile Pakistan arasında diğer önemli projesi ise, Gwadar Limanının yeniden yapılandırılması olmuştur. Pakistan’ın güneybatı sahilinde Belucistan bölgesinde yer alan ve Arap Denizi kıyısında olan liman, Güney Asya bölgesinin jeo-politik ve jeo-ekonomik sorunsalını ortaya koymaktadır.
“Tek Kuşak Tek Yol Projesi” çerçevesinde karada olduğu gibi denizde de hâkimiyet kurmaya çaba gösteren Çin, Pakistan’ın Gwadar Limanı’na yaptığı yatırım ile bu hedefini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Çin, bu liman aracılığıyla ABD’nin Körfezdeki çıkarlarını etkileyecek konumdaki Makran sahilini de kontrol etme fırsatı elde etmiştir (Majumbar, 2007: s.45). Gwadar Limanı, aynı zamanda hem Çin’in özel ekonomik bölgesi olan Kaşgar şehrini denize bağlamakta hem de Çin’i, Orta Doğu ve Afrika’ya bağlayacak “Deniz İpek Yolu”nun önemli ayağını teşkil etmektedir.
Çin’i, Orta Doğu petrollerine ve Afrika’ya ulaştıracak bu liman, Çin-Pakistan Ekonomik Koridorunun (CPEC) ana noktası olmakla birlikte aynı zamanda Çin’in petrol ve gaz ihtiyacının artması ve bu bağlamda enerji güvenliğini sağlaması bakımından önem taşımaktadır.
Çin’in, Pakistan’da Gwadar Limanı üzerinden okyanusa çıkışı, özellikle Malakka Boğazına olan bağımlılığını azaltması açısından hayati öneme sahip bir limandır.
Çin, Hint-Amerikan ittifakıyla karşı karşıya kalırken Pakistan, Gwadar Limanının Çin’in dış ticaretinde önemli bir odak noktası haline gelmesine izin vererek Çin’in bölgedeki Amerikan hâkimiyetinin altını oyma politikalarına katkı sağlamak zorunda kaldı.
5- İmran Han döneminde Pakistan’ın Rusya Federasyonu ile de ilişkileri gelişmiştir. Pakistan’la Rusya arasındaki ilişkiler gecikmeli de olsa, ABD’nin Hindistan’la kurduğu stratejik ilişkilerden sonra hızlanmıştır. İmran Han’ın Rusya’ya yaptığı ziyaret gün yani 24 Şubat günü, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı başlamıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin Rusya’yı kınama gündemiyle olağanüstü düzenlenen oylamada Pakistan’ın çekimser kalması üzerine 22 AB ülkesi, Pakistan’dan, Rusya’ya karşı oy kullanmasını isteyen bir mektup yayınlamıştır. AB’nin bu tutumuna karşı, “Aynı mektubu Hindistan’a da yazdınız mı?” diyerek tepki gösteren Pakistan Başbakanı İmran Han, “Hindistan, işgal altındaki Keşmir’de uluslararası yasaları ihlal ettiğinde, herhangi biriniz Hindistan ile bağlarını kopardı mı veya ticareti durdurdu mu? Pakistan sizin köleniz mi ki dediğiniz her şeyi yapsın?” diyerek karşı çıkmıştır.
Bir başka yazıda -İnşaallah-, Pakistan’ın bölgedeki önemi, ABD, Rusya-Çin blokuyla çekişmesi üzerinde durmaya çalışacağız. (Devam edecek…)

Ali KAÇAR

Exit mobile version