Hak üzere topluluk… Peygamberimizin uyarısına bakalım. Ebu Ümame (ra) Resulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ümmetimden bir topluluk, daima hak üzere olacak ve düşmanlarına kesin bir şekilde üstün gelecektir. Allah’ın emri gelinceye dek, şiddetli geçim sıkıntısına düşmeleri durumu hariç, muhalefet edenlerin muhalefeti onlara zarar vermeyecektir. Ya Resulallah! Onlar nerededirler, dediler. O (sav), onlar Beytü’l-Makdis’te ve Beytü’l-Makdis’in etrafındadırlar, buyurdu.” (Ahmet bin Hanbel, Müsned, 36/657, no: 22320)
Özellikle Gazze halkının imanı, tüm yeryüzüne yetiyor. Hak üzere yaşayan Gazze halkı, Allah’tan ümidi kesmeden, sabır ve sebatla, düşmana karşı eğilip bükülmeden bu İslam davasına devam ediyorlar.
“Müminler düşman kuvvetlerini karşılarında görünce bu, Allah’ın ve resulünün bize vadettiği durumdur, Allah ve resulü hep doğru söyler, dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyet duygularını arttırdı. Müminlerden bazı kimseler Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler, kimileri onun yolunda can verdiler, kimileri de ecellerini bekliyorlar, (vaatlerini) asla değiştirmediler.” (Ahzab 22-23)
Tam bir teslimiyet içerisinde, Allah bizim vekilimizdir, Allah bizim mevlamız, Allah bizim yardımcımızdır, biz sadece ondan yardım dileriz diyerek mallarıyla, kanlarıyla, canlarıyla, mümince bir duruş gösteriyorlar. O kadar samimiler ki tüm dünyayı etkiliyorlar.
Neyi temsil ettiklerinin bilincinde bir topluluk var karşımızda Gazzeli anneye “Gazze’nin güneyi daha güvenli değil mi, diye sorduklarında bu ayeti söylüyor. Ayetleri sadece dilleriyle söylemiyorlar, aynı zamanda eylemleriyle gösteriyorlar. De ki “Allah’ın bize yazdığından başkası başımıza gelmez. O, bizim mevlamızdır, inananlar Allah’a güvensin. Bizim ölüm zamanımızı kimse değiştiremez, Allah’ın dilediği vakitte gerçekleşecektir. Ayrıca Allah’a kavuşacağımız zamanı ve şehadeti bekliyoruz. Yıkıntıların içinden çıkan kardeşlerimiz; direnişi bırakmayacağız, canımız, kanımız Mescid-i Aksa’ya feda olsun, diyorlar. “Allah’ım razı olana kadar bizlerden al, diyorlar.
Şehit Kavramı
11-12 yaşlarında bir kız çocuğu, şehitliği âdeta tefsir ediyor: Şehit olmuş kardeşine dokunan diğer kardeşine, onu rahat bırak, diye sesleniyor. Allah tarafından rızıklandırılan, memnun edilen şehide dokunma. Onun mekânı çok güzel, rahatsız etme. İmanın, küçük yaşta bilincinde olan kızımızdan öğreneceğimiz çok şey var.
Teslimiyet Kavramı
Allah bize yeter, o ne güzel vekildir. 10 tane psikologa gidelim, bu kelimenin tesirinin binde birini veremezler, bu teslimiyetle tedavi oluyorlar.
Umut
Buldukları her fırsatta birbirlerini teselli ediyor, birbirlerine sahip çıkıyorlar. Hemen hayata dönüp çalışmaya başlıyorlar. Tek kelime ile Ebu Ubeyde’nin, Kur’an ayetleri ile konuşması, hepimizin tüylerini diken diken etmesi… Ebu Ubeyde’nin dilinden okunan ayetler, bizim kalplerimize tesir ediyor. İslam’ın verdiği izzetle de kendisine hayran bıraktırıyor. Sadece bizleri değil, tüm dünyayı kendine hayran bıraktırıyor.
Vehn
Birbirlerini yemek kabına çağıranlar gibi, çeşitli ümmetlerin sizin üzerinize (saldırmak, sizi yok etmek için) birbirlerini davet etmeleri yakındır. Ashaptan biri, ey Allah’ın resulü, o gün bizim sayımız az mı olacak, diye sordu. Resulullah (sav) bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız fakat selin üzerindeki köpük ve çer çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden heybetinizi çıkarıp atacak ve kalbinize ‘vehn’ atacak, buyurdu. Ashaptan biri, ey Allah’ın resulü, ‘vehn’ nedir, diye sordu. Resulullah (sav), dünya sevgisi ve ölüm korkusu, diye cevap verdi.”
Müslüman ülkelerin sayısı çok fazla, yardım edecek güçleri de var fakat caydırıcı bir tepki gösterilmiyor.
Dünyalığın değiştiremediği insan olmaya çalışmak, adaletli olmak, gecelerimizi ihya etmek, ihlaslı olmak, teslim olmak, değişime kendimizden başlamak gerekmektedir.
Algı Oluşturuyorlar
- Tarih kitaplarına baktığımızda İslam tarihi denince 571 yılından, peygamberimizin (sav) doğumundan başlatırlar oysa İslam tarihi, ilk peygamberimiz Hz. Adem (as) ile başlar ve diğer peygamberlerle devam eder. Hepsi, İslam üzere gönderilmiş peygamberlerdir ve biz hiçbirini ayırt etmeyiz, hepsi peygamberimizdir.
- Kudüs kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de geçmiyormuş gibi, bu meseleden uzak durmamızı isteyen insanlar var. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Mescid-i Aksa, Kur’an’da Beytü’l-Makdis ve hadislerde arz-ı mukaddes isimlerine sıkça rastlarız. Kur’an’da bu kadar bahsi geçen peygamberler diyarından, ilk kıblemizden vaz mı geçeceğiz?
- Kudüs, Kur’an’da nasıl geçiyor, diye araştırma kitabını Yahudi akademisyenlere yazdırdılar, İbraniceden ve İngilizceden Arapçaya çevirdiler. Hazırlanan bu kitapları, Kudüs sokaklarında ücretsiz dağıttılar. Yahudiler bedavaya hiçbir şeylerini vermezler. Müslümanların mukaddes toprağı Mescid-i Aksa hakkında, Müslümanları şüpheye düşürücü bilgiler üretiyor ve Mescid-i Aksa’yı önemsizleştirmeye çalışıyorlardı. Mescid-i Aksa’ya canım feda, söylemlerini basitleştirmeye çalışıyorlardı.
- Her dönemde münafıklar vardır. Bir örnekle açıklayacağım: Yıl 2014, Yusuf Zidan adında sözde alim televizyonda anlatıyor. Kudüs, Kur’an’da yok. Kudüs, diye kastedilen yer, Cirane taraflarındadır. Ya da Selahattin Eyyubi hakkında olumsuz sözler sarf ediyor. Soruyorlar Yusuf Zidan’a, şimdiye kadar hiç bu konulardan bahsetmemiştiniz, şimdi neden bu konu hakkında konuşuyorsunuz? Yukarıdan talimat geldi. Mısır halkı, Mescid-i Aksa hakkında çok hassaslar ve bağlılar, bu bağlılığı sarsmak için bu açıklamaları yaptığını açıkladı. Talimatı veren kişinin, Sisi olduğunu belirtiyor.
- Çıkarılan çeşitli haberler ve algı operasyonları ile Müslümanların kafaları karıştırılıyor. Filistinliler topraklarını satmış olsa bile binde birdir, mecbur bırakılmışlardır. Filistin davası, savaştan sonra artık bitmiştir, algısı. Dünyanın en ileri silahlarıyla günlerdir ne HAMAS’ı ne de Gazze’yi ele geçirebildiler.
- Yapılan boykotlar başarısız, bir tek benim almamamla, satmamamla ne olacak, söylemleri… Oysa hisselerinin değeri düşüyor, ömür boyu boykot edelim. Müminler, birbirinin kardeşidir. Bir kardeşine zarar gelmesini istemez ve her durumda ona yardımcı olmak ister. Ümitsizlik şeytanın sevdiği şeydir.
- Naziler tarafından yıllarca zulme uğradık, söylemlerinin doğru olmadığı, masum olmadıklarını artık tüm dünya görmüştür. Gittikleri hiçbir yerde huzur bulamayacaklar. Batılılar, bunların ne kadar kötü olduklarını gördüler, mazlumluk propagandası yapamayacaklar.
Fabrikaları kapandı, turizm durdu, Kızıl Deniz ticareti kötüleşti, Yemen’i bunun için Amerika vuruyor. Filistinliler, onurlu bir direnişle İsrail’e “dur” dedi. Yenilmez sistemlerini yerle bir etti. İslam’ın tebliğini malları ve canlarıyla ispatladı. Hava savunma sistemini yıktı. Dünyada yeniden, İslam’ın gündemde olmasını sağladı. Müslüman ülkelerin, çıkarları uğruna düştükleri aciz durumlarını gösterdi. Küfrün tek millet olduğunu ispatladı.
Tedbirler
Mescid-i Aksa, işgal altındadır. Mescid-i Aksa’yı seviyor muyuz? Evet, hepimiz seviyoruz, deriz ama şimdiye kadar neler yaptık, yapacağız?
- Mescid-i Aksa’nın, kutsallarımızdan olduğu bilincini oluşturmalıyız.
- Allah’ın verdiği Kur’ani kavramları öğrenip kullanmalıyız.
- Önce akademik çalışmalar, eğitim, bilinç üzerinde durmalıyız, sonra siyasi, askerî hazırlık üzerinde durmalıyız. Peygamberimizin tebliğ çalışma programını yeniden okuyup gündeme getirmeliyiz.
- Müslüman ülkeler olarak zihinlerimiz özgürleşmedikçe topraklarımız özgürleşmeyecek.
- Medya en büyük algı alanı. Kendi istediklerini, istedikleri şekilde biz Müslümanlara anlatmaya çalışıyorlar. Herhangi bir olayı, haber ve yorumlarıyla bambaşka bir şekilde veriyorlar.
- Arz-ı mevut (vadedilmiş topraklar), Yahudilerin kavramı, biz de böyle kullanıyoruz. Oysa biz Müslümanlar, arz-ı mukaddes, demeliyiz
- Burak duvarı yerine, ağlama duvarı denmiştir oysa orası Burak duvarıdır.
- Orta Doğu kime ve hangi yöne göre Orta Doğu’dur.
- Filistin, Mescid-i Aksa, bizim için iman ettiğimiz peygamberler (as) demektir “la nuferrikku beyne…”. Nasıl, Arapların meselesi diyebiliriz?
“Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kimler vardır? Aslında, bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Dünyada rezillik onlaradır, ahirette büyük azap da onlaradır.” (Bakara, 114) Her birimiz, yaşadığımız bu çağın tanıklarıyız. Olaylar, gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
Kudüs için, Mescid-i Aksa için, Filistin için ses olmaya çağırmalıyız. İnsanlık onuru için, adım atmaya çağırmalıyız. Masum çocuklar için, yardıma çağırmalıyız. Ahirette sadece yaptıklarımızın hesabını vermeyeceğiz, yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğiz. Filistinli kardeşlerimizi yalnız bırakmadığımızı onlara göstereceğiz. Onların umutlarını boşa çıkarmayalım. Rabbim layık gördüğüne yardımı nasip edecektir. Onları gündemimizden hiç düşürmemeliyiz.
Her gün bir şeyler yapmaya çalışmalıyız.
Her gün dua etmeliyiz.
Her gün boykot etmeli, paylaşmalıyız.
Mescid-i Aksa’nın fetih günü için hediyelerimizi hazırlayacağız.
Beytu’l-Makdis özgürleşince Müslümanlar saygınlaşacaklardır.
Beytu’l-Makdis’in geleceği, Müslümanların geleceği; Müslümanların geleceği, Beytü’l-Makdis’in geleceğidir. Beytü’l-Makdis özgür, huzurlu olursa Müslümanlar da huzurlu olacaktır. Maalesef şu anda işgal altında, Müslümanlar da işgal altında. Beytu’l-Makdis ümmete, ümmet Beytü’l-Makdis’e muhtaçtır.
Şehit Hasan El Benna’nın sözüyle bitirelim: “Elbette ki ölüm bir kez gelecektir ve yalnız öleceğiz. Şayet ömrünüzü Allah yolunda feda ederseniz hem dünyayı hem de ahiret mükâfatını elde etmiş olursunuz. Size Allah tealanın yazdığından başka bir şey isabet edecek değildir. Öyleyse kutsal bir ölümle sonsuz mutluluğa ulaşın.” Hasan El Benna bu bilinçle yaşamış ve şehadetle hayatını bitirmiş bir mümindi.
Nazife ACISU