Kur’ansız Hayatlar
Arşiv Yazarlar

Kur’ansız Hayatlar

Hayat nedir? Hayat; hayat sahibi olmak, diri olmak, canlı olmaktır; hayat sahibi olmakla canlı veya diri olmak aynı şey değildir. Çünkü her canı olan, diri olan hayat sahibi değildir. Hayat sahibi olmak, hidayet üzere olmak demektir. Nice hidayetsiz hayatta yaşayanlar vardır ki aslen ölüdür.

Âlemlerin Rabbi olan Allah, insanı hayat sahibi olarak var etmiş ve ona tahsis ettiği hayatı belirlediği hayatla yaşarsa hayat bulacağını da ona bildirmiştir. Kulluk Kitabımızda Rabbimiz; “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat suresi-56) diye buyurmuştur. Ayette geçen kulluğun manası şudur: “Sözümü tutsun, bana tabii olsun, öğrettiğime göre yaşasın, mutlu huzurlu olsun diye yarattım.”

Yeni Müslüman olmuş bir Amerikalının hayatını okurken şu sözü beni çok etkilemişti. Şöyleydi; ona “hayat nedir?” diye sorduklarında: “Ben, hayatı Kur’an’dan öğrendim. Kur’an’da Zariyat süresindeki 56. ayetten öğrendim” demişti.

Ne kadar ilginç değil mi? Biz, yıllardır okuduğumuz, Kur’an benim kitabım, dediğimiz kitaptan… Hayatın anlamı buradan başlıyormuş. Bu ayetteki mesajı böyle algılamamıştık. Çünkü ayet; ne için, hayatta nasıl olmam gerektiğini vurguluyormuş. Subhanallah!

Hayat, buysa bunsuz hayat, hayatsızlığa denkti o zaman. Kur’an’la yaşanan hayatlar ve Kur’ansız yaşanan hayatlar…

Bugün Kur’ansız yaşanan hayatlara baktığımızda; ana, baba, eş, evlat, toplum mefhumu yoktur, “sınırsız bir özgürlük” safsatasıyla köleleştirilmiş insan yığınlarını görürüz. Ana ve babalarını yaşlılar evine bırakarak senede bir gün ziyaret edip, çiçek götürerek onlara karşı evlatlık görevlerini yerine getirdiklerini zannederler. Oyla Kur’anlı hayatta onlara “öf” denilmesi bile yasaklanmıştır:

“Rabbin, ondan başkasına ibadet etmemenizi ve anne babaya iyilik etmenizi emretmiştir. İkisinden birisi yahut her ikisi senin yanında yaşlılık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘öf’ bile deme; onları azarlama, onlara güzel söz söyle.” (İsra suresi, 23-24) İşte buna benzer birçok ayette, anne ve babaların Kur’anlı hayattaki yerleri ve değerleri belirlenmiştir. Hatta Allah’u Teâlâ kendisine ibadet edilip ortak koşulmamasının ardından anne babaya iyiliği emretmiştir. Ve onların yaşlılıkları dahi programlanmış, onlara yapılan iyilik, farz konumuna sokulmuştur.

Hadislere bakınca; Rasulullah Efendimiz (aleyhisselam) buyuruyor ki; “Allah’u Teâlâ’nın rızası, ana babanın rızasında, gadabı da ana babanın gadabındadır.” (Tirmizi).

Evlat sevgimize gelince…

Kur’an düsturuna tabi olmamış birçok ailede, “çocuk sahibi olayım” sevdasıyla varını yoğunu ortaya koyup o tedaviden bu tedaviye koşan, ona sahip olmak için helal haram tanımayan anne ve babaların hayatlarına bakıyoruz; evlatları oluyor, ne emeklerle büyütülüyor, yenmiyor yediriliyor, giyinmiyor giydiriliyor sonra evlatlarından dolayı zulmü had safhada yaşıyorlar. Anne babasını döven evlattan, annesini ya da babasını, parası için öldürüp evin bir köşesine gömüp üzerine beton döken evlada kadar… Bu muydu evlatlar için çekilen çile?

Kısacası Kur’ansız hayatlarda anne baba değersizleştirilmiş, hakları elinden alınmış topluma terk edilmiştir. Onları koruyacak ne bir kanun maddesi ne de ihlal edene yaptırım vardır. İşte gece ve gündüz gibidir, Kur’anlı ve Kur’ansız hayatlar arasındaki fark.

Kur ’ansız hayatlarda beş şey tehlikededir:

  1. Akıl: İnsanın aklı tevhidle, hakikatle dolması gerekirken küfürle, yalan dolanla, ihanetle, hurafe, şirkle doldurulduğu için akıllar karışık ve kalpler mutmain değildir; böylece de doğruları algılayamayan bir akla sahip olurlar.
  2. Din: Yani hayat tarzı, kurallar, bütün düsturlardır. İnsanların hayat tarzları Kur’ansız olunca ne oluyor? İnsan, kafasına göre ya da insanların deneme yanılma yoluyla koyduğu kurallara göre yaşıyor ve koyulan düsturları onu yaratıp hayat sunan koymadığından kendisine uymuyor; haliyle Kur’ansız yani fıtratına uyumsuz yaşıyor. Mesela icat edilen, yapılan bir cihazın talimatnamesine uymadığınızda ortaya çıkan olumsuzluk nasıl ki onu bir daha sağlam kullanmanıza engel ise, Kur’an’a uygun yaşamadığınızda da insan yaratılış gayesinin dışında bozuk ve verimsiz yaşar. Rabbimiz, Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Yaratan (yarattığını) hiç bilmez mi?” (Mülk suresi-14). Amenna, elbette ki nasıl mükemmel yaratmış ve yarattıklarının hayatını, nasıl idame ettireceklerini takdir etmişse en iyi hayatı da bilmiş ve onu da sunmuştur İslam dini olarak.
  3. Can: Kur’ansız hayatlarda sadece insanın hayatı değil, hayvanların hayatları da tehlikededir. Annenin karnındaki ceninin hakkını bile belirleyen âlemlerin Rabbi, ne yücedir. Bugün içinde yaşadığımız bu hayatta insanların ve hayvanların hayatının ne kadar ucuz olduğuna, her gün binlerce kez şahit oluyoruz. Depremde yıkıntı halinde sadece kolu dışarıda kalmış bir kadının, kolundaki bileziği için kolunu kesecek kadar vahşidir Kur’ansız hayatlar. İnsanları para için ameliyat eden cerrahlar mı ararsınız, yaşlı bir ninenin, diz protez ameliyatı için “yanlış dizi ameliyat yapmışız, teyze bu dizin iyileşsin onu da sonra yaparız” diyeni mi ararsınız. Öldürdüğü insanın karşısında elinde silahla ölene kadar bekleyip onun iniltisini dinleyip, öldüğünden emin olana kadar kimsenin yardımına izin vermeyen hayatın adıdır Kur’ansız hayat. Canlının değeri yoktur bu hayatlarda, sadece menfaat için bir metadır.

Kur’ansız hayatlarda merhamet yoktur, nefisler ilah konumundadır, nefsin her istediği yerine getirilir. İnsanlar gibi hayvanlar da nasibini alır bu hayattan. Aman ya rabbi! Kedilerin kuyruğuna bağlanan ağırlıklar mı dersiniz, naylonu yakıp gözlerine damlatmak sapıklığı mı dersiniz, kedileri arabayla çiğneme zevki mi dersiniz. Derileri için dövülerek öldürülen foklar mı dersiniz.

Lüks içkili otellerde meşhur olan kaz ciğerinin elde edilmesini dinlediğim zaman Kur’an’ı hayatımın merkezi kılana binlerce hamd etmiştim. Kaz ciğeri çok pahalı bir meze olduğu için kazlar bağlanıyor kanatlardan ve sırtlarından da kıskaç arasına alınıyor, kurulan sistemle boğazına belli periyotlarla yem dökülüyor, hareketsiz bir şekilde sadece yem yiyen kazın ciğeri, belirlenen zamana kadar büyütülüyor ve bu esir hayvan kesiliyor, sarhoşlara meze olarak sunuluyor. Kur’an’la inen düsturda, Allah, iman edenlere merhamet bahşetmiş, hayvanları aç koymayı, dövmeyi, analarını yavrularından ayırmayı yasaklanmıştır.

Rasulullah (aleyhisselam) buyuruyor ki: “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan korkunuz” (Ebu Davud, Cihad-45). Yine başka bir hadisinde İbni Ömer’den nakille Rasulullah buyuruyor ki: “Peygamberimiz, hayvanlara işkence eziyet yapanlara lanet etti” (Buhari, Zebaih-25).

  1. Nesil: Kur’ansız hayatlarda nesil de tehlike altındadır. Zina ve flört normalleştirilerek sosyal arkadaşlık (!)… adı altında, sevgililer günü tahsis ederek, bu çarkı hediye rantıyla beslenip güçlendirerek hayatları Allah’tan uzak insanlar yığını oluşturulmaktadır. “Taşıyıcı anneler” adı altında kendilerine zerk edilen menilerle meydana gelen nikâhsız nesiller, toplumun virüsleri olarak yerini alır Kur’ansız hayatlarda. Sütkardeşiyle evliğin yasak olmadığı, erkek erkeğe evliliklerin yavaş yavaş yayıldığı, insanların bunara alıştırıldığı bir ortamda yaşıyoruz. Böyle bir hayattan elbette ki temiz nesil çıkmaz.

Nikâhsız birliktelikleri yasaklar İslam, “zina yapmayın” demeden önce yaklaşmayın der âlemlerin Rabbi olan Allah, Kur’an-ı Kerim’de: “Zinaya yaklaşmayın! O hayâsızlık, çirkin, aşağı bir iş, kötü bir yoldur.” (Isra suresi-32) Yani zinaya götüren, yaklaştıran her şeyden uzak durmak emrediliyor. Yine günümüzde, “BTS” adıyla kadınlaşmış Kore gençleri sevdası yaygınlaştırılarak cinsiyet karmaşası içinde bocalayan bir nesil oluşturma çabalarını da esefle takip ediyoruz. “Ben Müslümanlardanım” diyen her fert, evlatlarına, nesline sahip çıkmalı; çünkü Kur’ansız hayatta bunların emniyeti yok maalesef.

  1. Mal: Aynı şekilde mal emniyeti de yoktur Kur’ansız hayatlarda. Allah’tan korkmayan, bunu kendisine meslek edinmiş nice insanlar var ki, takip edip önceden belirlediği evlere girip, insanların birçok zorlukla biriktirdiği neyi varsa alıp gidip güle oynaya yiyebilirler. İnsanları aldatanlar, temiz, helalinden kazanmaya çalışanları akılsız, kendilerini akıllı zannederler. Hiç bilmezler ki kul hakkı bilincinde olup Allah’tan korkanlar, emin insanlardır. Kolundaki çantayı alabilmek için metrelerce sürüklenen kadınlar, emeklilik maaşını almış nice kandırılmış, elinden alınmış dedeler biliyoruz vs.

İnsanlık tarihine baktığımızda hiçbir yerde düşmanlarının altınlarını ve mücevherlerini kendisine teslim/emanet edildiği bir insan göremeyiz; sadece Kur’an ile hayatını yaşayan Allah Resulü’nden (aleyhisselam) başka. Bu kadar emin, güvenilir oluşundan dolayı kâfirler tarafından kendisine “Muhammedu’l-Emin” ismi verilmiştir. Efendimizin bu isimle anılması, biz ümmeti için onurdur. Yeter ki O’na tabi olan biz ümmeti de O’nun yolundan ayrılmasın.

Allah, Kur’an-ı Kerim’i hayat tarzımızın belirleyicisi, hayat rehberi olarak indirmiştir. İçindeki kurallar, tamamen bizim fıtratımıza uygun kurallardır; çünkü bizi yaratan, bizim nasıl idare edilmemiz gerektiğini en iyi bilendir. Bundan dolayı onu, ne kadar hayatımızın merkezine koyarsak o kadar Kur’an eksenli yaşarız ve hayatın gerçek anlamının bilincine varırız. Kur’ansız yaşanan hayatlarda; her zaman kargaşa, güvensizlik, mutsuzluk en önemlisi de Allah’ın rızasından uzaklık vardır.

Hz. Aişe annemize, Rasulullah hakkında sorulduğunda “O ayaklı Kur’an’dı” buyurmuştur. Rabbim, bizi de O’nun yolunda kılsın. Âmin.

En Emin’e emanet olun.

Sümeyye DEMİRCİ

 

           

 

GRUBA KATIL