Gündem İktibas

Evanjelistlerin Hollywood Sektörü

Sinemanın popüler kültürdeki algıları oluşturmadaki merkezi rolü dikkate alındığında, modern dünyadaki dini bilincin temel parametrelerini anlamadaki en etkili yöntemlerden biri, sinemanın dinsel algılar üzerindeki etkisini araştırmaktan geçmektedir. Sinema hem dinsel öğeleri popüler kültürden hareketle yeniden kuran hem de popüler kültürü bu bağlamda bir yeniden-inşa sürecine tabi kılan çok temel bir çerçeve sağlamaktadır. Sinemanın doğasına içkin bir halde olan diğer bir önemli boyut ise onun bir sosyalleşme sürecini içinde barındırmasıdır. Bu açıdan Hollywood filmleri sadece belli imajlar ve belli algı kalıplarını üretmekle kalmaz, aynı zamanda yeni öznellik kalıpları ve özneler de yaratır. Bu durum sinemanın popüler kültürle olan ilişkisini kurar.. ..”

Evanjelist neo-Batı ile İsrail ve Yahudiler, Kabala‟da ifade edilen kurtarıcı Mesih miti hususunda birlikte hareket ediyorlar. İkisinin Kitabı Mukaddes temeline oturan dini, siyasi ve ekonomik hedefleri örtüşüyor. Antik Kiliseler İnanç Birliği Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlar eninde sonunda Evanjelist neo-Batı ve Kabalist dünya ile karşı karşıya gelecek. Çatışmanın hem dini, hem ekonomik, hem siyasi gerekçeleri vardır. Bu bağlamda“Godfather 3 (Baba 3)” filmini hatırlayınız. Ancak öncelikli düşman İslam ve Müslüman ülkeler. Anadolu ve hinterlandı Evanjelizm‟in yeni hedefidir. Tevrat ve onun yorumuna yönelik Torah ve Talmud‟da çok çarpıcı yaklaşımlar vardır. Gerçek manada Kabalist yorumlar da çok önemli; burada sözünü ettiğim Musevi okültizminin Kabala‟sıdır. Yani “Gerçekler Kitabı”dır.

Hollywood Yapımı Televizyon Dizileri ve Sinema Filmleriyle “Yeni Dünya Düzeni”

Yahudi araştırmacı Shimon Halevi‟nin “Kabala Tradition of Hidden Knowlege” (Gizli İlmin Geleceği Kabala) isimli Kitabında: “Kabala, kötülüklerle ilgilenmenin, semboller ve ezoterik (sır dolu) yolla psikolojik dünya üzerinde hakimiyet kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formdur” diyor. Kabala‟nın en önemli teorilerinden biri evrenin oluşumu ile ilgili olanıdır. Felaket filmlerine bir de bu açıdan bakmak gerekir. Evanjelist teoloji ile Kabalist teolojinin “senkretik”(bağdaştırılmış) olduğunu söyleyebiliriz. İşin en vahim tarafı, İlahi formatlı ekonomik ve siyasi hedeflerin merkezinde Türkiye ve hinterlandı bulunmaktadır. Mesela; Evanjelist ve Kabalistlere göre kurulacak“Tanrı İmparatorluğu’ndan önceki son seferde fethedilecek ülke Edom, yani Anadolu‟dur. Ha keza Evanjelistler açısından çok çok kutsal sayılan yedi adet “inayet dönemi” kilisesinin tamamı Ege bölgemizde yer almaktadır. Efes Kilisesi, İzmir Kilisesi, Tiyatira Kilisesi (Akhisar), Sart Kilisesi (Salihli), Filadelfiya Kilisesi (Alaşehir) ve Leodikya Kilisesi (Pamukkale). Türkiye, Evanjelist-Kabalist DİN-SİYASET FELSEFESİ-EKONOMİ formatlı neo-Batı politikalarının öncelikli tehdidi altındadır. Bu tehdidin bir ucu Hollywood filmlerinde açıkça gösterilmektedir. Diğer ucu bir başka makalenin konusu olacak kadar detaylı ele alınmayı gerektirmektedir.

star_trek_culture_01

“Uzay Yolu” televizyon dizisini ilk bölümünden son bölümüne dek seyrederseniz dizinin Milletlerin gençliğinin Şuur altına yönelik bir küresel kolektivizm telkini olduğunu fark etmeye başlarsınız. Kaptanlar James T. Kirk JTK=(K)nights of the (T)emple of (J)erusalem, yani Kudüs Mabedi Şövalyeleri. Yani Süleyman Tapınağı şövalyeleri. Diğer Kaptan Cristhopher Pike, Tapınak Şövalyeleri düzenine ve kardeşliklerin en büyük teosofi filozofu ve belki de en üretken yazarıdır. “Dünya masonluğunun Papa‟sı” ve Amerikan ırkçı “Ku Klux Klan”ın kurucusu, Kuzey Amerika masonluğunun 32 yıl büyük üstatlığını yapan General Albert Pike‟a birer sembolik selâmdırlar. Uzay Yolu “Yeni Dünya Düzeni”nin psikolojik operasyon silâhlarından biridir. Hedef tek dünya devletidir. Bu TV dizisinde ulus devlet yoktur.

Evanjelist Hıristiyan ve Yahudi Kabalizminin teolojisine uygun 1998‟de Disney tarafından gösterime sunulan “Armageddon”filmi ABD ordusu tarafından desteklenen filmlerden biridir. Disney stüdyolarının yöneticisi Philip Nemy Pentagon‟un Hollywood-Wilshire Bulvarı üzerindeki bürosunun irtibat yöneticisi Yarbay Phil Strub‟a yazdığı mektubunda şöyle diyor:

“Hikâyemizin kahramanları, Amerikan ordusu, NASA teknisyenleri ve petrol endüstrisinde çalışan siviller. NASA‟nın tam desteğine ve petrol endüstrisinin yoğun ilgisine mazharız. ABD ordusunun da desteğiyle, Amerikan ordusunun uzmanlığını, liderliğini ve kahramanlığını gözler önüne sererken, Armageddon‟un 1998 senesinin en iyi filmi olacağına kesinlikle inanıyoruz. “In the Army Now” filmi için sizinle ve ABD ordusuyla yaptığımız İşbirliği son derece tatminkârdı. Sizinle bir başka ordu yanlısı filmde çalışmayı çok arzu ediyoruz.”

Hollywood ABD‟nin resmi politikasına uygun olarak, Amerika‟dan (Batı‟dan) farklı olanı marjinalleştirip Ötekileştirmesürecine sokar. Bu süreçte farklı olan kara mizahtan tutun da en pespaye şekle sokularak muhtemel “ETKİ ALANI” sıfırlanır. Sovyetler dağılınca Tru Lies (Gerçek Yalanlar–1994), Executive Decision (Kritik Karar–1996) The Siege (Kuşatma Altında–1998), Swordfish (Kod Adı Kılıçbalığı–2001), Collateral Damage (Ölümüne Takip–2002) filmleri sanki 11 Eylül 2001 saldırılarına giden kilometre taşları ile sonrasının “önleyici vuruş”politikasının görsel şöleniydi.

Black Hawk Down (Kara Şahin Düştü–2001) Hollywood‟un topyekûn Müslümanları terörist-isyancı koltuğuna oturttuğu, Amerikalıları ise destansı kahraman haline getirdiği bir psikolojik operasyon filmidir. Afganistan ve Irak işgal edildikten sonra Evanjelist Hıristiyan-Püriten gelenekleri iyice radikalleşerek ama liberalizm olarak Amerikalılara ve dünyaya Hollywood üzerinden pazarlandı.

Dead Zone (Ölüm Bölgesi–1983) ve Minority Report (Azınlık Raporu–2002) filmleri Yahudi-Hıristiyan Batı medeniyetinin yeni güvenlik anlayışının adeta eğitim filmi gibidir… Yakın bir gelecekte suç işlemesi muhtemel potansiyel suçlular önceden tespit edilip, suçu işlemeden yakalanıp -elbette çok özel teknik ve yöntemlerle takip edilerek- etkisiz hale getirilir. Günümüzde Afganistan, Irak ve Batı‟nın kendi içinde yaşayan “ötekiler”e, yani Müslümanlara uyguladığı senaryo bu filmlerdekinden farklı değildir. Hem filmlerde hem gerçek hayatta somut olan; sanal suç cezalandırılır. Böylelikle boynuna bilgisayar ekranlarında sanal suçlu yaftası geçirilenler, milyonlarca masum insan, dünyevi cehennemden geçirilir. 11 Eylül 2001 öncesi ve sonrası Hollywood yapımlarına baktığımızda hepsinin ORYANTALİSTanlayışa uygun filmler olduğunu görürüz.

ABD derin devleti, Amerika‟nın milli güvenlik politikaları çerçevesinde Hollywood filmleri üzerinden milli kimlik oluşturmaya, onu beslemeye çalışır. Bu yöndeki Evanjelist militarist anlayışla üretilen son filmlerden biri 300 Spartalı (2007) oldukça ilginç bir örnektir. Amerika‟nın yeni milli güvenlik konsepti, kendi içinde homojenliği beslerken, dışarısı için her ülkenin kendi içinde etnik ve dini mikrolaşmayı, cemaatleşmeyi ve çatışmayı öngörüyor. Evanjelist-Kabalist Yeni Dünya Düzeni siyaset teorisyenleri ABD‟ye -Şimdilik- Roma İmparatorluğu rolünü bahşederken, öncelikle Müslüman, Konfuçusyen ve Budist ülkeler olmak üzere diğer Hıristiyan milletlere dahi “Atina modeli” devletçikler olmaları dayatılıyor.

Hollywood, ağırlıkla Yahudilerin kontrolü altındadır. Genel olarak da siyaseten liberal, Demokrat Parti çizgisinde. Bu kez Hollywood teröre ve savaşa el attı. Rendition adlı filmde CIA yetkilisi Meryl Streep‟in emri üzerine Reese Witherspoon‟un Ortadoğu kökenli kocası havaalanında tutuklanıp hiçbir kanuni süreçten geçirilmeden sorguya alınıyor. Kadın kocasını arıyor ancak ona bir Allah‟ın kulu cevap vermiyor. Bu filmdeGuantanamo gibi cezaevlerinin meşruiyeti tartışmaya açılıyor ve CIA yetkililerinin acımasızlığı gözler önüne seriliyor.

Amerikan felaket filmlerinde New York Şehri hep olay yeri olarak ön plâna çıkıyor. Bunun estetik endişelerle olan boyutunu anlayabiliyorum. Ancak meselenin dini-ezoterik- ideolojik bir başka yönü de var. Daha önceleri “çaktırmadan” işlenen bu mesele, 11 Eylül 2001 saldırıları, Afganistan ve Irak‟ın işgaliyle birlikte açık açık gündeme geldi. Niçin saldırı hedefi olarak New York‟taki iki çok meşhur gökdelen seçildi ki? Eski Ahit‟teki Babil medeniyetinde yaşananları bilmeden, İncil’in Vahiy bölümünde yazanları anlamadan bu sorunun cevabını bulamayız.

Evanjelist Hıristiyanlara göre İncil’in Vahiy bölümünün yüzde 10‟u Babil‟in kaderiyle ilgilidir. Evanjelist liderlerden New York‟taki meşhur Times Meydanı Kilisesi‟nin rahibi Davit Wilkerson, Amerika‟nın Yuhanna İncilinin Vahiy – Esinlenme 18‟deki Babil ve New York Şehrinin de Babil‟in kutsal Şehri olduğunu ifade ediyor.

“Cloverfield” adlı filmde New York‟a dadanan dev bir canavar, gökdelenleri tek tek yıkmaya başlar. Muhtemeldir ki, Evanjelist bir Amerikalı bu görüntüler ile Eski Ahit‟teki Babil Kulesi arasında Şuuraltı bağlamında çok kolay bağlantı kurar. “İsa Mesih‟in dönüşü”, “sonun zamanı”, felaketlerin Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki “Kıyamet günü” inancıyla gökdelenlerin çöküşünün de yine dinlerindeki günahkârların cezalandırılması inancıyla bağlantısı vardır.

Hollywood yapımı pek çok “vampir” filminin ortak özelliği ise korku ve felaketlerle karışık erotizmdir. Erotizm, Yahudi Mesihçiliğinde “günahta arınma” teolojisine, Mesih‟in gelişini çabuklaştırmaya göndermedir. Hıristiyan Mesihçiliği ise daha çok kontrolden çıkmış anarşizm, terörizm ve kargaşaya gönderme yapar.

Evanjelist Hıristiyan-Kabalist Yahudilere göre Mesih’in gelmesi için “Tanrı’nın işi kolaylaştırılmalıdır. Ortadoğu’da kim barış isterse Deccal’ın destekçisidir. Hollywood bu misyonu ‘Kıyamet’filmleriyle beslemektedir.

Davut DAĞ – Sütun Haber

 

 

 

 

 

 

 

Exit mobile version