Bismillahirrahmanirrrahim…
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Beni, Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel kıldı” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 12).
İnsanın, varoluşsal temel taşlarından biri, hiç şüphesiz eğitimdir. Eğitim, bireylerin hayat sahnesine çıkışından, yine insanın son durağı olan ölüme kadar geçen zaman aralığında ihtiyaç duyduğu bilgiyi, beceriyi, yeteneği, doğru biçimde kullanmasına yarayacak olan bir çeşit davranış bilimidir. En klasik tabiriyle eğitim, “bireyde, istendik yönde davranış değişikliği oluşturmaktır.” Zaten insan, yaşamı boyunca sürekli olarak öğrenen, öğreten, eğitilen ve eğiten biyolojik-zihinsel bir yapıya sahiptir. Bu durum, insanın eğitim sayesinde hayatını sürdürebildiği gerçeğini bize kanıtlar. Eğitim, insanın kaçınılmaz olarak hayatı boyunca edindiği bir deneyimdir. Tüm insanlar, bir şekilde eğitim alır ve bir eğitim sürecinden mutlaka geçer. İşte tam bu noktada dikkat edilmesi gerek konu şudur: İnsan, nasıl bir eğitim almalıdır? Buradan yola çıkarak eğitimin niteliğinin genel bir tanımını yapmak durumdayız. Şöyle ki eğitim; iyi, doğru ve yararlı olabileceği gibi aynı zamanda kötü, yanlış ve bir o kadar zararlı da olabilir. Kavramsal zıtlıklar dünyasına göre eğitimin iki yüzü, iki yönü ve iki sonuca götüren bir içeriğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nitelikli bir eğitim, bireyin hayatına olumlu özellikler katarken, niteliksiz ve yanlış amaçla kullanılan, yanlış yönlendirilen bir eğitim de toplumda istenmeyen vasıflara sahip bireylerin yetişmesine neden olacaktır. Doğru, kaliteli ve insan fıtratına uygun bir eğitim, insanı yaşamı boyunca mutlu, huzurlu ve başarılı biri haline getirirken; yanlış, kötü ve niteliksiz bir eğitim de tam tersi olarak insanı mutsuz, huzursuz ve başarısız birine dönüştürecektir. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için şu soruları sormak durumundayız: “İnsan, kendisi için gerekli olan en doğru eğitim modelini neye göre belirleyecektir?” “Beşeri zihnin ürünü olan eğitim modeli, insan fıtratına ne derece uygundur?” Günümüzde ülkelere hâkim olan ideolojinin ortaya koyduğu eğitim sistemleri, hangi hakla bireyin eğitim özgürlüğüne müdahale etmekte ve ideolojileri doğrultusunda eğitimi yönlendirmektedir?” Bunun gibi soruları çoğaltmamız mümkün. Ancak asıl anlaşılması gereken nokta şudur: Tüm insanlar, doğuştan eğitim hakkına sahip olmasına rağmen, nasıl bir eğitim alınması gerektiğine kimin karar verecek olmasıdır. Şahsen ben, beşeri sistemin tüm çabasına rağmen mutlak doğru, mutlak iyi olanı bilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü insan zihninin bir sınırı vardır. Her şeyi tüm incelikleriyle, tüm yönleriyle ancak bilen el-Alîm olan Yüce Allah’tır (c.c).
Varsayalım ki evrendeki tüm insanların ve diğer tüm canlıların beyinleri bir araya getirilip, yine evrende bilinen en büyük yani; devasa boyutta kolektif bir beyin inşa edilsin. Ve bu süper kollektif beyin, insanlık için en doğru eğitim sistemini, en iyi eğitim modelini belirlemiş olsun. Sonra da bu eğitim modeli, insanlara uygulansın… Sonuç ne mi olacak? Size şöyle açıklayayım: Kanaatimce insanlık ne yaparsa yapsın, asla mutlak anlamda en doğru ve en iyi yöntemi kendi aklıyla bulamayacaktır. Çünkü insanlığın asla aşamayacağı bir sınırı vardır. Bu nedenle insan, kendini yoktan var eden, ona akıl ve bunun yanında sayısız nimet bahşeden ve doğru yolu bulması için kitap ve peygamber gönderen Rabbine teslim olmalı ve O’nun, insanlık için belirlediği eğitim modelini hayatı boyunca kullanmalıdır. Aksi takdirde kendisi gibi kusurlu olan diğer insanların üretmiş olduğu ideolojik eğitim sistemin kölesi olarak, yaşamını sürdürmek zorunda kalacaktır. Kısacası; ideolojinin yetiştirdiği mankafalı, tek düze ve asla kendini gerçekleştiremeyen bir zihin yapısıyla donanmış, düzenin manipüle ettiği sıradan bir sürünün bireyi olarak kalmaya mahkûm olacaktır.
Söylediklerimin daha iyi anlaşılabilmesi için bugün mevcut olan eğitim modeline ve bu eğitimden geçen bireylerin hayatına genel olarak bir bakalım: Günümüzde, ilk çocukluk çağında (48 aylıkken) başlayan 4+4+4 zorunlu bir eğitim sistemi uygulanmaktadır. Haftalık ortalama 30 saat, yıllık 35 hafta ve 12 yılın sonunda 12.600 ders saati gibi bir rakam karşımıza çıkmaktadır. Buna, hafta sonu kursları, dershane ve üniversite eğitimini de dâhil edersek yaklaşık 18.000 saat gibi muazzam bir sonuçla karşılaşırız. Peki, bu kadar süre eğitim-öğretim gören bireyler, daha akıllı ve daha zeki mi oluyorlar? IQ seviyesi daha fazla mı artıyor? Hem kendisi hem de toplumu için daha yararlı bireylere mi dönüşüyorlar? Bu dünya hayatında ve ahiret hayatında daha başarılı sonuçlar elde etmesine vesile mi oluyor? Aksine yapılan bilimsel çalışmalar ve somut kanıtlar, tam tersi sonuçların ortaya çıktığını bizlere söylüyor. O halde yanlış giden bir şey değil, birçok şey var. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyadaki eğitim sistemlerini inceleyin. Birtakım farklılıklar olsa da sonuç her zaman aynı. Bugün uygulanan eğitim sistemlerinin gerçek amacı; uyuşmuş, tek düze, birbirinin aynısı, kopyası beyinler üretmek. Bu, tıpkı fotokopi makinesinden çıkan bir kâğıdın kopyaları gibi… Aynısı, tıpkısı ve kopyasının kopyası… Beşeri ideolojilerin kullandığı bu yöntem, sürekli tekrar eden bir karadelik gibi içine aldığı şeyi yutmakta, öğütmekte ve ideolojisine boyun eğen sadık köleler yetiştirmektedir. Asıl sorun, daha da büyük. Bu çıkmazın içerisinde olan bizler, bu oyunun farkında bile değiliz. Hatta insanların çoğu, böyle bir sorunun varlığını bile kabul etmemektedir. Sözün özü; sadece modern ideolojilerin eğitim modeline bağlı kalmak, bizleri, gerçek manada huzura, başarıya ve mutluluğa ulaştıramayacaktır. Bu nedenle hepimiz, Hz. Peygamber’in (sav), “Beni, Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel kıldı” buyurduğu Rabbani eğitime başvurmaya mecburuz.
Yüce Rabbimiz, yarattığı kulları tüm ayrıntılarıyla en iyi bilen olduğu için, onların ihtiyaç duyacağı bilgiyi de Kur’an aracılığıyla bizlere bildirmektedir. Kur’an, bu dünyada ve öteki dünyada daha huzurlu ve başarılı bireylerin yetişmesi ve inşası için gerekli bilgileri bizlere sunmuştur. Kur’an’da yaklaşık olarak 750 ayet eğitimle ilgilidir. Bu da bize, eğitimin ne kadar ciddiye alınması gereken önemli bir konu olduğunu göstermektedir. Hem Kur’an hem de hadisler, bizlere en doğru, en iyi eğitim modelini sunmakta ve ayrıca insanlık için en güzel örnek (üsve-i hasene) olan Peygamber Efendimiz (sav), yaşantısıyla da hayatımızda nasıl bir eğitim olması gerektiğini bizlere layıkıyla göstermiştir. Neredeyse tüm siyer kaynaklarında Rabbani eğitim modeline ait yöntemleri kolaylıkla görebilmekteyiz. Rabbani eğitim, çocukluk çağıyla başlar. İnsana; dürüst olmayı, doğru sözlü olmayı, yalandan, haramdan, kötülükten ve her türlü ahlaki olmayan değerlerden kaçınmayı örgütleyen bir eğitim modelidir. Bireyleri kullara kul olmaktan kurtarmak ve yalnızca Rabbine boyun eğmeyi, O’na teslim olmayı ve bireyin kazanacağı gerçek özgürlüğü va’d eder. Aslında insanın özgürlüğü, kendisi gibi kusurlu, noksan varlıkların üretmiş olduğu ideolojik argümanlara uyum sağlamasıyla değil, bilakis Rabbine teslim olup kulluk şuuruyla yaşamasıyla mümkündür. Unutmamamız gereken önemli bir husus da; insanın, doğduğu andan itibaren hayatı boyunca çok fazla bilgiye ve dış etkene maruz kaldığı gerçeğidir. Yani insan, etkilenen ve etkileyen bir potansiyele sahiptir. İster bilinçli, ister bilinçsiz olarak bu bilgi aktarımı, etkileşimi insanın yaşamına dolaylı ve doğrudan etki eder. Bu şekilde hayatı boyunca farklı etkenler tarafından eğitilmiş olur. Ancak birey, kendisi için en çok gerekli olan eğitimi de aileden, okuldan ve toplumdan almaktadır. Bu çok etkenli eğitim sistemi, eğer ilahi vahye dayanmıyorsa tüm çabalar boşa gidecektir. Sonuçta akıbet, Yüce Allah’ın koymuş olduğu ölçüye ve yasaya göre şekillenecektir.
Kısacası; Yüce Allah (c.c) katında, aldığınız kursların, diplomaların, sertifikaların, akademik eğitimin niceliğinden ziyade O’nun rızası için ne yapmış olduğunuz önem arz eder. İster hayat okulundan eğitim alın, ister dünyanın en iyi üniversitelerinden eğitim almış olun, asıl önemli olan Allah’ın emrettiği niteliğe sahip, salih kullardan olmaya gayret edip etmeyişiniz olacaktır. Rabbim, bizleri, nebevi eğitim ile donanmış Rabbani kullarından eylesin. Âmin…
Gökhan DURMAZ