Çöküş Yolunda – IV Jön Türkler (İttihat ve Terakki), Taşkın Önel
Arşiv Duyurular Foto Galeri Genel Gündem Yazarlar

Çöküş Yolunda – IV Jön Türkler (İttihat ve Terakki), Taşkın Önel

Bismillahirrahmanirrahim

Yeni Osmanlılar Cemiyeti ile başlayan Avrupa hayranlığı ve dönemin Osmanlı yönetimine duyulan öfke, Yeni Osmanlıların tarih sahnesinden çekilmelerinden sonra kısa süreli bir fetret yaşamıştır. Ancak bu fetret devri çok uzun sürmemiş, Jön Türkler diye tabir edilen ve Yeni Osmanlıların açtığı yolda ilerlemeye istekli olan yeni bir topluluk çıkmıştır sahneye. Her ne kadar Jön Türk ifadesi; Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa gibi isimlerin de yer aldığı Yeni Osmanlılar Cemiyeti için de kullanılmış olsa da asıl ifadesini Yeni Osmanlılar Cemiyeti sonrasında oluşan muhalefette bulmuştur.

Jön Türk adının kullanımı ile ilgili farklı kaynaklarda, farklı açıklamalar bulunmakta ve bu ismin farklı dönemlerde, farklı grupları ifade etmek için kullanıldığı dile getirilmektedir.

Jön Türk adının serüvenine kısaca bir bakalım.

“Genç Türkler, (young Turks), ilk defa 1828 yılında Charles Mac Farlane tarafından dönemin genç Osmanlı nesline atıfta bulunmak üzere kullanılmış, daha sonra 1855’te J. H. Abdolonyme Ubicini hem II. Mahmut dönemindeki reform hareketine katılan devlet adamlarını hem de Sultan Abdülmecit döneminin Batılılaşma yanlısı Tanzimat ricalini tanımlamak için “Jeune Turquie de Mahmoud” ve “Jeune Turquie d’Abdul Medjid” ifadelerine yer vermiştir.”[1]

Jön Türk ifadesi, daha sonraları Mustafa Fazıl Paşa’nın maddi desteğiyle Avrupa’da bir muhalefet hareketi örgütleyen Yeni Osmanlıları tanımlamak için bizzat adı geçen paşa ve Avrupa basını tarafından kullanılmıştır.

Daha sonraları Sultan Abdülhamit’in Meclis-i Mebusan’ı kapatmasından sonra meclisin tekrar açılmasını isteyenler tarafından da bu isim kullanılmıştır.

Görüyoruz ki Jön Türk ismi değişik zamanlarda, değişik gruplar tarafından kullanılmış, dolayısıyla kavramın tam olarak kimleri kastettiği konusunda bir kafa karışıklığı oluşmuştur.

Sultan Abdülhamit’in saltanatı döneminde, Sultan’a muhalif olan hemen her kesimin kendilerini bir biçimde Jön Türk olarak adlandırdıklarını, Jön Türk ifadesinin bir tür muhalif grup simgesi hâline geldiğini görmekteyiz.

Osmanlı devletinin son dönemlerine damga vuran ve koca imparatorluğun çöküşüne sebep olan İttihat ve Terakki’nin de ara ara bu ifadeyle kendilerini adlandırdıklarını görmek mümkün.

“1897 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti ile saray adına Ahmet Celâlettin Paşa’nın vardığı anlaşma sonrasında cemiyet neşriyatı tatil kararı alınca Ahmet Rıza, Genç Türklerin bir zümre olduğunu, kimsenin bu kavram üzerinde tekeli bulunmadığını belirterek Meşveret’i Jön Türk neşriyatı olarak yayımlamayı sürdürmüştür.”[2]

Ahmet Rıza’nın meseleye farklı bir açıdan bakarak konuya bir açıklık getirdiğini söylemek mümkün. Bu adın bir örgütü veya grubu ifade etmekten ziyade bir zümreyi ifade etmesi fikri daha doğru bir fikir gibi görünüyor.

Jön Türk ifadesinin İttihat ve Terakki cemiyetine denk gelen kullanımı üzerine yoğunlaşmak isabetli olacaktır. İttihat ve Terakki Cemiyeti, kimlerden oluşuyor, ne zaman kuruldu, gayeleri nelerdi?

Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1889-1918 döneminde birbirinden çok farklı organizasyonlar şeklinde faaliyet göstermiş olup isim benzerliği dışında gerek örgütsel yapı gerek üyelerinin niteliği ve gerekse ideolojik açılardan büyük farklılıklar gösteren bu cemiyetlerin ayrı ayrı tahlili daha uygundur.[3]

Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti (1889-1902). Jön Türk hareketinin değişik muhalefet unsurlarını uzun süre çatısı altında barındıran bu örgütün temelleri, 2 Haziran 1889 tarihinde dört Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne öğrencisi tarafından atıldı. İbrâhim Temo’nun[4] öncülüğünde Abdullah Cevdet[5], İshak Sükûtî ve Mehmed Reşid, İttihâd-ı Osmânî adında bir cemiyetin kurulması için görüş birliğine vardılar ve daha sonra bu okul ve diğer Osmanlı eğitim müesseselerindeki çok sayıda öğrencinin katılımıyla örgütün üye adedini hızla arttırdılar.[6]

Dönemin tıp fakültesinde dört öğrenci tarafından kurulan bu cemiyet, daha sonraları kendilerine katılan isimlerle birlikte devletin geleceğinde çok etkili bir konuma sahip oldular. İttihat ve Terakki Cemiyeti, her ne kadar bir öğrenci faaliyeti olarak başlamış olsa da Osmanlı devleti üzerinde farklı emelleri bulunan küresel emperyalist devletler tarafından farklı amaçlarını gerçekleştirmek için kullandıkları bir yapı hâlini almaktan kurtulamamıştır.

Günümüzde bile mevcut yönetimlerden memnun olmayan muhalif grupların, bu emperyalist güçlerin ilgi alanlarına girdiklerini, onların küresel boyuttaki amaçlarına bilerek veya bilmeyerek hizmet ettiklerini gözlemleyebiliyoruz.

İttihat ve Terakki Cemiyeti de bu kaderden kurtulamamış, onlar da şer odaklarının gizli emellerine ortak olmuşlardır.

İttihat ve Terakki Cemiyeti, “Carbonari Cemiyeti ve Rus nihilistlerinin örgütlenme modelleri temel alınıp öğrenciler hücreler biçiminde teşkilatlandılar.”[7] Bu şekilde gizli bir örgütlenme içerisine giren bir cemiyetin amaçlarının ne kadar millî olduğu elbette tartışılacaktır. Çünkü dönemin yönetimlerinden bu kadar çekinmek ve gizli bir yapılanma içerisine girmek tabii ki doğal bir durum değildir. Bu da gösteriyor ki cemiyetin gizli bir ajandası ve yol haritası mevcuttur.

“İttihad-ı Osmanî Cemiyeti’ni (İttihat ve Terakki) kuran gençlerin tümü Fransızca eğitim veren ve Batı modeline göre kurulmuş Askeri Tıbbiye’nin öğrencileridir. Fransız İhtilali’ni ve fikirlerini biliyorlar. Onlar, eğitimleri sayesinde dış dünyaya ulaşabiliyorlar. Yasak kitapları ve diğer yayınları okumak, bu mücadelenin başlangıcı oluyor. Öğrenciler birbirlerini bu ilgiye göre ayırt ediyorlar.

Askeri Tıbbiye’de atılan bu ilk adımı, Mekteb-i Mülkiye ile Harbiye izliyor. Abdülhamit iktidarı kurulan komiteleri buluyor, yargılıyor. Yargılananlar genellikle sürgünle cezalandırılıyor. Bu genç aydınların önemli bir grubu “Şeref” vapuruyla Trablusgarp’a sürülüyor ama onları Trablusgarp’ta tutmak mümkün olmuyor. Büyük bir bölümü Avrupa’ya geçmeyi başarıyorlar. Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde örgütlenme, gazete ve dergi çıkarma çalışmalarını sürdürüyorlar.”[8]

Görünürdeki amaçları, Abdülhamit yönetimini meşrutiyet ilanına zorlamak, Kanun-i Esasi’yi tekrar kabul ettirmek. Fakat bunu gerçekleştirirken Batılı devletlerin kontrolü altına girmekten kurtulamıyorlar.[9]

“Genç Türkler (Jön Türkler veya İttihat ve Terakki), 1902 yılında Paris’te bir kongre yaparlar. Bu toplantının amacı Genç Türkler arasında düşünce ve eylem birliğini sağlamaktır ama tam tersi olur. Ahmet Rıza Bey’in ve Prens Sabahattin’in taraftarları, belirginleşen düşünce farkıyla birbirinden ayrılırlar. Prens Sabahattin’in düşüncesine göre, “Meşrutiyetin tesisi için, yabancı devletlerin veya bir yabancı devletin müdahalesi şarttır.”[10]

Osmanlı topraklarında, bir grup askerî tıbbiye öğrencisi arasında kurulan ve giderek büyüyen, büyürken de dış devletlerin desteklerini alan, böylece onların güdümüne giren örgütün vardığı son nokta bu, dış devletlerin müdahalesini istemek.

Ayrıca Balkanlardaki Sırp, Bulgar komitacıları ile mücadele etmek üzere kurulan çetelerin merkezinde de yine bu İttihat ve Terakki mensupları bulunuyor. Balkanlardaki zulme karşı mücadele etmek üzere kurulan bu çeteler, komitacılara karşı etkili sonuçlar almışlardır. Komitacılara karşı alınan bu başarılı sonuçlar onları halk gözünde kıymetli bir noktaya taşımıştır.

“23 Temmuz 1908’e yani Meşrutiyetin ilanına kadar sınırlı bir grubun bildiği İttihat ve Terakki, bir anda yurt düzeyinde yaygın ve onurlu bir yeri olan, örgüt konumuna yükseliyor. Daha sonraki yıllarda örgüte verilen diğer bir ad: “Cemiyet-i Hafiye” yani gizli dernektir. “Bir yanda cemiyetin görünen düşünsel yapısı vardır, bir yanda da önce “Fedailer” olarak bilinen sonra iktidardayken “Teşkilat-ı Mahsusa” adını alan gizli silahlı grup… Bu örgüt halktan insanların katılımıyla milis gücü oluşturur.”[11]

İttihat ve Terakki’nin çalışma prensipleri olarak bu çetelerin yapıları esas alınmış ve devlet yönetimine karşı da aynı tarzda hareket edilmiştir. Bu durum da onların kanunsuz işler yapmalarına yol açmıştır. Nitekim Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra kendi aralarında bir iktidar mücadelesine girmişler ve bu çete yöntemlerini birbirilerine karşı uygulamaktan da kaçınmamışlardır.

İttihat ve Terakki’nin kuruluşu, büyümesi ve çalışma yöntemleri bizlere gösteriyor ki İnsanın mevcut yönetimlerden memnun olmaması, onları eleştirmesi elbette ki doğal bir durumdur ancak bu memnuniyetsizliklerin giderilmesi veya yönetimin eleştirilmesinde ülkenin iç dinamiklerinden yararlanılmalı, dış devletlerin -özellikle de Batı devletlerinin- duruma dahil edilmesinden kaçınılmalıdır. Tarih bizlere göstermiştir ki ülke içindeki muhaliflerle ilgilenen, onlara yardım eden devletlerin, muhalifleri düşündükleri yoktur. Onların asıl istedikleri, devletin zayıflatılması ve kendi çıkarları doğrultusunda yönetimlerin evrilmesidir. Bunun dışında herhangi bir maksatla, özellikle dostça bir niyetle muhaliflere yaklaştıkları vaki olmamıştır.

Taşkın ÖNEL

15/11/2020-Bolu

[1] TDV İslam Ansiklopedisi, Jön Türkler maddesi

[2] TDV İslam Ansiklopedisi, Jön Türkler maddesi

[3] TDV İslam Ansiklopedisi, İttihat ve Terakki Cemiyeti maddesi

[4] 22 Mart 1865’te Manastır vilâyeti Ohri kazasının Istruga (Struga) kasabasında doğdu. Asıl adı İbrâhim Edhem olup babası, “Soylular” olarak tanınan bir müslüman Arnavut aileye mensup tüccar Murad Bey’dir. Daha sonra soyadı haline gelen Temo lakabı Edhem isminin kısaltılmışıdır ve kendisine arkadaşları tarafından takılmıştır. Mekteb-i Tıbbiyye çevresinde yaygın olan Darwinist ve biyolojik materyalist hareketlerden ve yönetim aleyhtarı cereyandan etkilenen Temo, daha geniş siyasî örgütlenme hareketlerinde önemli rol oynadı. https://islamansiklopedisi.org.tr/ibrahim-temo

[5] Dr. Abdullah Cevdet, yakın tarihimizde yazar, şair, siyasal düşünür, yayıncı, çevirmen, laik ve özgür düşünceyi temsil eden bir kişi  olarak önemli bir yer tutmaktadır. Bilindiği gibi Abdullah Cevdet 1869 yılında Arapkir’de doğmuş, askeri tıbbiyede okuduğu sırada İttihad-ı Osmani Cemiyeti’nin kurucularından biri olarak politikaya karışmıştır./Dr. Abdullah Cevdet ve Dönemi, Zeki Arıkan, s.1

[6] TDV İslam Ansiklopedisi, İttihat ve Terakki Cemiyeti maddesi

[7] TDV İslam Ansiklopedisi, İttihat ve Terakki Cemiyeti maddesi

[8] https://odatv4.com/ittihat-ve-terakki-cemiyetinin-bilinmeyenleri-21051933.html (Erişim 13/11/2020, saat 17.51)

[9] Yabancıların dikkatlerini de bu harekete çekmek için yine Temo’nun gayretleriyle Fransızca kaleme alınan bir açık mektup büyük devletlere ve saraya gönderildi. https://islamansiklopedisi.org.tr/ibrahim-temo

[10] https://odatv4.com/ittihat-ve-terakki-cemiyetinin-bilinmeyenleri-21051933.html

[11] https://odatv4.com/ittihat-ve-terakki-cemiyetinin-bilinmeyenleri-21051933.html

 

GRUBA KATIL