Arşiv Genel Yazarlar

Bilmek Yeter mi?

Yazımın başlığını “Bilmek Yeter mi?” diye belirledim ki biraz dikkat çeksin ve insanların bildikleriyle amel etmelerine vesile olsun.

Yaşadığımız dönemde herkes, her şeyi biliyor ne yazık ki kimse uygulamaya geçmiyor! Şöyle ki herkes, Allah’ı biliyor; çok güçlü olduğunu, her şeye sahip olduğunu, onun hiç kimseye muhtaç olmadığını, her şeyi onun yarattığını, hiçbir şeye ve hiç kimseye muhtaç olmadığını tüm Müslümanlar biliyor. Konuştuklarında mangalda kül bırakmayanlar, uygulama noktasında ne yazık ki sınıfta kalmaktadırlar. Allah, her şeyin sahibi diyorlar, emir ve yasaklarına gelince yan çiziyorlar. Bizler, sahip olduğumuz eşyaları, araç gereçleri istediğimiz gibi kullanıyoruz, onları sahipleniyoruz. Allah da bizi yoktan var eden değil mi? Neden umursamaz hareketler sergiliyoruz, hiç düşündük mü? Allah’a, işimize gelen yerde ihtiyaç duyup işimiz bitince de onu unutup tekrar eski yaşantıya devam mı etmemiz gerekiyor? Allah’ın bizim her işimize karışması gerekmez mi? Bizim yaratıcımız, bizi yoktan var eden Allah’ın emir ve yasaklarına tam anlamıyla teslim olup ona itaat etmek gerekmez mi? Elbette gerekir, değil mi? Bakın rabbimiz ayetinde ne diyor: “Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.” (Zariyat 56-57).

Ayet, açık ve net; öyle değil mi? Bizler, sadece ve sadece rabbimize kulluk etmek için yaratıldık. Kula, puta kul olmak için değil. Gerçek hak sahibi Allah’tır, bunun aksini konuşmak ise ahmaklıktır. Diğer ayetinde de “Sizden rızık istemiyorum.” diyor rabbimiz, “Ben sizi doyuruyorum, sizin beni doyurmanıza ihtiyacım yok.” diyor. Ama insanların bir kulağından giriyor, diğer kulağından çıkıp gidiyor. Allah ne emretmişse tam tersini yapıyor, dönemin Müslümanları.

Ortama Göre Değişenler

Ortama göre değişenler, günümüzde oldukça çok. Ticaret ahlakından bahsedenler bir dinlenilse “Bu adam, dört dörtlük adam.” denir. Öyle ki “Söz verdiğin zaman tutacaksın, yalan konuşmayacaksın, düzgün malzemeyle iş yapacaksın, kimsenin hakkını gasp etmeyeceksin.” derler. Ama o konuşma ortamından ayrılınca nefsiyle baş başa kalınca tam tersi davranışlar sergilemektedirler. Böyle konuşan insanlar, maalesef her şeyi bilen kişiler; bu insanlar, kendi başlarına kaldıklarında bilmez hareketler sergileyip anlattıkları umurunda olmadan, konuştuklarıyla amel etmeden yaşamlarına devam ederler. Şimdi soruyorum, sadece bilmek yeter mi?

Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: “Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, kabul edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doymayan nefisten sana sığınırım.” (Tirmizi).

Hadis-i şerifte geçen “faydasız ilim”den, bilinip amel edilmeyen, sahibinin durum ve davranışlarını düzeltmeyen, sahibinin huyunu temizlemeyen, bilinmesine ihtiyaç duyulmayan ilimler vb. anlaşılır.

Allah’ın Yasaklarını Bildiği Hâlde Çiğneyenler

Haramlar da belli helaller de; bunları, hiç kimsenin değiştirmeye gücü yetmez. Çok üzücü bir durum içindeyiz ki Allah’ın yasakları, hiç kimsenin umurunda değil. Haramları bildiği hâlde hiç çekinmeden işleyen insanları görmek, gerçekten çok üzücü. Faizden çekinmeyen Müslümanlar, kredi çekmeyi normal bir durum hâline getirdiler. Toplumun birçoğunda bankada çalışmak, bankacılık okumak hiç yadırganmıyor artık. “Ben Müslümanım.” diyenler de maalesef bunları yapıyor ve yaptıklarının haram olduğunun farkındalar.

Diğer bir haram ise çıplaklık. Müslümanlar, harama kesinlikle bakmazlar, bakmamalıdırlar. Resulullah efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! (Bakılması haram olan bir şeye karşı) bakışlarını peş peşe yapma. Birincisi elinde değilse de ikincisi elindedir.”[1] Sadece bakmak değil, baktıracak şekilde açılıp saçılmak da büyük günahtır ki yine Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah (cc) harama (bilerek, isteyerek, zevk alarak) bakana da kendisine baktırana (hayâsızlara) da lanet etsin.”[2]

Hadisin ifadesine göre tesettüre riayet etmemek, büyük günahlardandır. Farz oluşunu inkâr ise küfürdür. Müslümanlığının bilincinde olan insanların; oturuşları, kalkışları, yürüyüşleri, konuşmaları, söylemleri ve bakışları bir ölçü içerisindedir. Her an izlendiklerini ve ilahi gözetleme altında olduklarını bildikleri için, günahlardan hep sakınırlar. Onların bu davranışlarına karşılık toplumda eğer bir düzelme olmuyor, çıplaklık kültürü ve hayat tarzı, göz zinası başta olmak üzere zinanın çeşitleri çoğalıyorsa bunun sebeplerinden biri de Allah’ın hükümlerinin yeryüzünde hâkim olmamasıdır. Her şeyi bildiklerini söyleyenlere, Allah’ın hükümleri hatırlatılınca “Doğru söylüyorsun ama…” diyorlar ve “ama”ları hiç bitmiyor. Allah’ın hükümlerini çiğnemeye devam ediyorlar. Bunları yapanların birçoğu, yaşantılarının İslam’a ters olduğunu bilmektedirler. Üzücü olan ise dini, hayatlarına geçirme noktasında bir çaba içine girmemeleridir. Yine söylüyorum, yaşanmayan bilginin, mahşerde hiçbir faydası olmayacaktır. O amel edilmeyen bilgiler, mahşerde ateş olarak dönüş yapacaktır.

Müslümanların Çöküşü

Allah’ın emirlerini uygulamayan Müslüman, kaybolmaya mahkûmdur, öyle de olmaktadır. Örnek verecek olursak bunları şöyle sıralayabiliriz:

  • Haramların yaygınlaşması,
  • Allah’ın hükümlerini bir kenara bırakıp beşeri sistemlere mahkûm olmak,
  • Zinanın, fuhşiyatın yaygınlaşması,
  • Çıplaklık, tesettüre riayet etmemek,
  • İlim ehlinin söylediklerinin toplumda karşılık görmemesi,
  • Dedikodu, gıybet ve tecessüsün artması,
  • Namaz kılmayanların çoğalması,
  • Kur’an-ı Kerim’i bilmemek, okumamak, araştırma yapmamak, öğretilerini yaşam tarzı olarak görmemek,
  • Aile bağlarının kalmaması, bunların hepsi birer çöküştür.

Toplumun çöküşünün, Daha sayamadığım çok delili vardır. Bunları yapanların çoğunluğu, bu yapılanların yanlış olduğunu bilmektedir. Yaşantıda amel olmadığında yapılanların da hiçbir değeri olmayacaktır. Dünyada çöküşe geçen toplum, ahirette farkına varacaktır, yaptığı yanlışların ama iş işten geçmiş olacaktır.

Bildiğiyle Amel Etmeyenler

Rabbimiz, ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (Cuma 5).

Bilmek, uygulamaktır, hayata yön vermektir. Ne kadar çok bilirsen bil, amel etmediğin, hayatına geçirmediğin bilgi, merkebin sırtındaki bilgi gibidir. Onun için önce bu bilgilerle amel edeceğiz.

Efendimiz buyurdular ki “Kim bildiği ile amel ederse Allah teala; o kimseye, bilmediklerini varis kılar yani öğretir.”[3]

Rabbim, bildiklerimizle amel edip bilmediklerimizi öğrenmemizi nasip etsin, ayaklarımızı dini üzere sabit kılsın ve kaydırmasın. Amin.

Emrah DOĞRU

[1] Beyhaki, Sünen-i Kübra, Nikâh, 71, H. No: 13515, VII/144-145

[2] Beyhaki, age, Nikâh, 84, H. No: 13566, VII/159

[3] İbni Kesir: 12. C., 6322. S … İ

Exit mobile version