Arşiv Genel Yazarlar

Beklentilerin Anahtarı: Tevekkül

Elinden Geleni Yap Gerisini Allah’a Bırak

Tevekkül, “dayanma, vekil tutma ve vekile güvenme” demektir. Yani gönlü Allah ile dolu olan kimsenin, yalnız ona güvenmesi ve ona sığınmasıdır.[1]

“Asla ölmeyecek, hakiki hayat sahibi ve daima diri olan Allah’a tevekkül et ve onu hamd ile tespih et!”[2]

Nelere sahibiz? Herhangi bir şeyi elde etmek için ne kadar gayret gösteriyoruz?

Hayat, bazen istediklerimizi vermez hemen. Ya bekletir ya da kat kat sonradan verir. Belki de şükretmemiz gereken konular vardır.

Etrafınıza hayretle bakmalısınız! Nefes alabiliyorsunuz, sağlıklısınız ve yaşam için halen çok fazla nimet var elinizde. Sizin doğmanıza vesile olan anne babalarınıza bir bakın. Sizin için onlar ne ifade ediyorsa etsin, bir ailesiniz ve o aile için herkesin bir çabası var. Babanızın, Allah’ın yarattığı sayılamayacak kadar çok nimeti alın teri ile kazanması, annenizin onlardan yemek yaparak sizi doyurması ve bir yatağınız olması gibi birçok şey…

Sizin için ne kadar sıradan bir düzen olsa da şükredilmesi için birçok neden olduğunun farkına varmalısınız. Elinizdeki şeyleri belki de başkaları; her gün, her gece diliyor. Peygamberimizin (sav) hadisinden örnek verebiliriz: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız, sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”.[3] Tabii ki hayallerimizin olması kötü bir şey değildir. Fakat hayal etmek, hayalimizdeki o hayata (örneğin ev, araba vb. şeylere) ulaşmak için icraat önemlidir. Lakin her şeyden önce onlara ulaşmak için inancın tam olmalıdır. İnanç, hayallerine ulaşmanın yarısıdır. Eski toprak dediğimiz insanların bir sözü vardır, emek olmadan yemek olmaz, diye.

Aslında insanı var eden de bir nevi gayretinden ibarettir. Hayal ederek, amaç belirleyerek, adım atarak elde edeceğini idrak etmesidir. O yolda kendini bulup ilerleyebilmesine inanmasıdır. Ancak bu, yetersiz gelir, başarıya ulaşmaksa hayalimiz. Akabinde tevekkülü getirir. Gayret, tek başına sadece bir gövdeyken, tevekkül onun başıdır.

İmran’ın naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden cennete girecektir.” Orada bulunanlar, “Onlar kim, ey Allah’ın resulü?” dediler. Hz. Peygamber, “Onlar, (vücutlarını kızgın demirle) dağlamayanlar, üfürükçülük yapmayanlar ve rablerine tevekkül edenlerdir.” buyurdu.[4] İnanç sağlam olduğu müddetçe Allah, her daim kulunun yanındadır. Aynen Filistin’deki Müslümanlar gibi… Onca zulme karşı isyan etmek yerine, tevekkül etmeyi seçip şehit kardeşlerini sevinerek yolcu ettiler ebedî hayata. Ne var ki isyan da edebilir, yaratıcıya rest de çekebilirlerdi. Lakin Allah’ın sonsuz iradesine güvenip bir adım dahi geri adım atmadılar ve davalarından vazgeçmediler. Bunun arkasındaki en büyük, en tesirli sebep, ancak yoğun tevekkülleridir. Asıl inançta da gayret esastır. Gayretsiz tevekkül bir hiçtir. Ne kadar tevekkül ediyorum ben zaten” diyerek içini rahatlatsan da çaban yoksa su yüzeyinden silinen yazı kadar zayıf kalır tesiri. Tevekkül, gayrete âşıktır. Sadece elinden geleni yapmış olman bile tevekkül etmen için büyük bir başlangıçtır.

Hz. Ömer’den yapılan rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül edebilirseniz sabahleyin karınları aç gidip akşamları tok dönen kuşların rızıklandığı gibi rızıklanırsınız.”[5]

Allah’a olan inancımızda ziyadesiyle samimi olmamız gerekir ki hakkıyla tevekkül etmiş olalım. Bazen şöyle dualar ediyoruz: Allah’ım! Bana merhamet et, tövbe ediyorum.” Peki, neden bu bağışlanma dileme? Bu duayı edebiliyorsak işlediğimiz günahın farkına varmışız demektir. Ki bu büyük bir aşamadır, Müslüman için. O; merhamet dilemiş, günahından soyunacağına ve akabinde bu yolda gayretli olacağına dair söz vermiştir yüce Mevla’ya. Sonrasını Allah’a bırakmış, onun affına talip olduğundan içini huzur kaplamıştır.

Bir bedevî: “Ya Resulullah! Hayvanımı bağlayıp da mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?” diye sormuştu. Peygamber efendimiz (sav) cevaben, “Önce bağla, sonra tevekkül et.” buyurdu.[6]

Sözün özü, Allah’ın vermiş olduğu bütün nimetlere şükretmemiz gerekir. Çünkü kurduğumuz hayaller sınırlıdır. Lakin elimizdeki nimetler sonsuzdur. Dolayısıyla bardağın dolu tarafına bakmak lazımdır ki bu, bizleri daha müsterih edecektir. Enes b. Malik’in naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Kişi evinden çıkacağı zaman, ‘Bismillâh, tevekkeltü alâllâh, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.’ (Allah”ın adıyla. Allah”a tevekkül ettim. Güç ve kuvvet sadece Allah”tandır.) dediğinde (ona) şöyle denir: (İşte şimdi) sana rehberlik edilir, ihtiyaçların karşılanır ve korunursun.”[7]

İbrahim Hakkı Erzurumi Hazretleri ne güzel söyler:

Sen Hakk’a tevekkül kıl

Teslim ol da rahat bul

Her işine razı ol

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler![8]

 

Mehmet Akif”in şu dizeleri, âdeta bu hususları özetler mahiyettedir:

“Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan…

Mana-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!

Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu;

Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

Üç kıtada yer yer, kanayan izleri şahid:

Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.

Âlemde “tevekkül” demek olsaydı “atalet”;

Miras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet?

Çoktan kürenin meşal-i tevhidi sönerdi;

Kur’an duramaz, nezd-i ilahîye dönerdi.”[9]

 

“Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın durdun

Onun hesabına birçok hurafe uydurdun

Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!”[10]

Ebrar Nur KAYA

[1] https://www.islamveihsan.com/tevekkul-allah-tealaya-guvenmek-ile-ilgili-hadisler.html

[2] El-Furkan, 58

[3] Müslim, Züht 9

[4] Müslim, İman, 371

[5] Tirmizi, Züht, 33/2344; İbn-i Mace, Züht, 14; Ahmet, I, 52

[6] Tirmizi, Kıyamet, 60/2517

[7] Ebu Davut, Edep, 102-103

[8] Mevla’m Görelim Neyler, İbrahim Hakkı Hz.

[9] M. Akif Ersoy, Safahat, 469-470

[10] M. Akif Ersoy, age, 268

Exit mobile version