Gündem Son Sayımız Yazarlar

Acizlik Nedir Bilir misin?

acizlik

Acizlik nedir bilir misiniz? Bu sorunun cevabı sadedinde hepimizin aklına gelebilecek ayrı ayrı cevaplar olabilir… Kimine göre güçsüzlük, kimine göre yetersizlik, kimine göre yaşlılık, kimine göre beceriksizlik ve kabiliyetsizlik hali bunlardan bazılarıdır… Bu tanımlar doğru olmakla beraber eksik ve kısır tanımlardır. Acizlik kavramını tam olarak tarif etmemektedir. Peki, nedir acizlik?

Acizlik, Size ne oluyor da: “’Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lutfet’ diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa 75) Sorusuna cevap verememek ve gereğini yerine getirememektir.
Acizlik, mazluma, mağdura, sığınana, yolda kalana, üşüyene, derdi olana el uzatmamak, elinden tutmamaktır…

Acizlik, çakalların, sırtlanların, kan içicilerin birleşerek Halep’e bir saatte 500 yüzden fazla bomba yağdırırlarken bunu sadece seyretmektir…

Acizlik, 5 km alana 150.000 Müslüman’ın sıkıştırılarak erkeklerinin kurşunlanması, kadınlarının tecavüze uğraması karşısında kör, sağır ve dilsiz olmaktır…

Acizlik, ümmetin âlimlerinden tecavüze uğramamak için intihar fetvası isteyen kadınlara sahip çıkamamaktır.
Acizlik, dünyaya yeni gelen yavruların, anaokuluna giden çocukların, küçücük bedenleri tonlarca ağırlıktaki beton yığınları altında kalırken, anne ve babaların bu duruma yüksek sesle itiraz etmemeleridir…
Acizlik, yetime, öksüze, kimsesize sahip çıkmamak, başlarını okşamamaktır…

Acizlik, emperyalizmin böl, parçala, yut taktiği olan etnik ve mezhebi plan ve projelerine alet olmaktır.
Acizlik, insanlık yok edilirken, kadim bir medeniyet tarumar edilirken, camiler, mescidler yakılıp yıkılırken sadece ah vah etmektir…

Acizlik, inandığın gibi yaşamamak, yapmadığını söylemek, riyakâr davranmak, cahilken bilmişlik taslamaktır…

cizlik, ümmet yok edilmek istenirken, sinerji ve enerjimizi kısır tartışmalarla tüketmek ve ayrışmaktır.
Acizlik, parayı, altını biriktirip ihtiyaç içerisinde olanla paylaşmamak, eli sıkı ve cimri olmaktır…
Acizlik, bencilliktir, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetinde olmaktır…

Acizlik, yapılması gerekeni yapmamak, söylenmesi gerekeni söylememektir…
Acizlik, nefsin, şeytanın, hırsın, uzun emellerin, dünyanın, dünyalıkların elinde oyuncak olmaktır.
Acizlik, tuzu kuru, yediği önünde yemediği ardında olmaktır.

Acizlik, bunca olumsuzlukların, haksızlıkların ve zulmün rahatımızı, iştahımızı ve uykumuzu kaçırmamasıdır.
Ve acizlik, ellerini sema ya kaldırıp her şeye kadir olan Allah Azze ve Celle den birazda mazlumlar için bir şeyler isteyememektir…

Zulüm bizdense ben bizden değilim

“(Onlar) Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirlerine yardım ederler.” (Şûra: 39)
Bu ayeti kerime Rabbimizin Mü’minleri  tarif ederken indirmiş olduğu ayetlerden biridir. Ayete göre Müslümanlardan bir gurup zulme ve haksızlığa maruz kaldığında diğerleri bu kardeşlerine yardım etmek, onları maruz kaldıkları zulümden kurtarmak zorundadırlar. Bu konuda gösterilecek hiçbir mazeret ve acziyet Mü’minleri bu sorumluluktan kurtaramayacaktır. Gerek Rabbimiz gerek de Efendimiz tarafından yapılan “Mü’min” tariflerinden bu sonuç çıkmaktadır.

Bu bağlamda Efendimiz as. da şöyle buyurmuşlardır: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu zalime teslim etmez. Kim kardeşinin yardımında bulunursa Allah da (c.c) ona yardım eder. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da [c.c] onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da [c.c] kıyamet gününde onun ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3)
Müslüman zulme sessiz ve duyarsız kalamaz. Kardeşine yapılan zulmü kendi yüreğinde hisseder ve yapılan zulmü ortadan kaldırmanın yollarını araştırır. Bu, inandığı dinin ve davasının kendisinden istediği bir tavırdır. Bir Müslümanın kötülük ve zulüm karşısındaki duruşunu Efendimiz üç şekilde izah etmişlerdir; ya eliyle bu zulme engel olacak, ya diliyle ya da kalbiyle buğzedecektir. Ki, buda imanın en zayıf noktasıdır. Bunlardan herhangi biri yoksa zaten imanda yok demektir. Çünkü iman zulme karşı olmanın, zalime karşı durmanın, mazluma el uzatmanın en bariz alametidir.

Başka bir hadisinde de Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah’a yemin ederim ki; ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, zalimin elini tutup zulmüne mani olur, onu hakka döndürür ve hak üzerinde tutarsınız; ya da Allah Teâlâ kalplerinizi birbirine benzetir. Sonra da İsrailoğullarına lanet ettiği gibi size de lânet eder.” (Ebu Davud)

Bu hadisi şeriften de zulme mani olmamanın, zalimin elini tutmamanın başımıza getireceği felaketi öğreniyoruz. Öyle ya da böyle zulme sessiz kalmanın günahından yakamızı kurtaramayacağımız aşikârdır.
Her şeye Kadir olan, bir şeyin olmasını istediği zaman ona sadece “KUN (ol)” diyen Rabbimiz zulmü kendi nefsine haram kılmıştır. Kullarına da zulmü yasaklamıştır. Ancak, insanlardan bazıları hadlerini aşarak insanlara zulmetmektedirler. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Şüphe yok ki Allah, insanlara hiçbir sûrette zulmetmez, fakat insanlar, kendi kendilerine zulmederler.” (Yunus 44) Sadece imtihan için verilen bazı imkânlar amacının dışında kullanılınca mazlumlar için zulüm olmakta, sahibini ise zalim yapmaktadır.
Rabbimiz dilese zalimin zulüm yapmasına fırsat vermez. Ancak imtihan dünyasındayız. O, (cc) diliyor ve istiyor ki, “Halifem” dediği Müslümanlar zalimin zulmüne engel olsunlar. Zulme karşı organize olsunlar. Zulüm karşısında susmasınlar, ayaklansınlar, elleriyle, dilleriyle zulme engel olsunlar.

Yoksa Rabbimiz, -hâşâ- zalimin zulmünden habersiz değildir. Efendimizin de buyurduğu gibi: “Allah zâlime (bir müddet) mühlet verir. Onu yakaladığı zaman da felâh vermez.” (Buharî-Müslim)
Hal böyle iken birde zalime ve zulmüne meyletmek var ki bu konuda bakın Rabbimiz nasıl ikaz ediyor: “Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur; sonra yardım da göremezsiniz.” (Hud 113)

Bugün Suriye de, Halep de şu ya da bu saikle zalime yardım edenleri görmekteyiz. Bu durumun hiçbir şekilde izahı mümkün değildir. Hiçbir hesap, hiçbir konjonktör, hiçbir kaygı zalime yardım etmeyi meşru kılamaz. Müslümanın zulüm karşısındaki tavrı bellidir. Bu tavırdan başka bir yaklaşım doğruda değildir, meşruda değildir.

Filistinlileri savunan Rachel Corrie ne demişti: “zulüm bizdense ben bizden değilim.”

Son olarak üstad Mehmed Akif’in konumuzla alakalı şu mısralarını hatırlayalım:

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim.
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım:
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

 

Exit mobile version