• Ali Kaçar

    Taliban ve Uyuşturucu Baronları III

    - 19 Mayıs 2022

Afganistan’da işgalci güçlerin özellikle de ABD ve İngiliz komutan ve istihbarat mensuplarının uyuşturucuda oynadığı rolü batılı birçok gazeteci tarafından ve yine batılılarca hazırlanan raporlarda açıkça ifşa edilmiştir. Bir de bunların ülke içinde ortak iş yaptıkları savaş ağaları ve işbirlikçi yönetimin bürokratları bulunmaktadır. Bu ‘kırk haramilerin’ başında ise Hamid Karzai’nin kardeşi Ahmet Veli Karzai ve Türkiye Devletinin yakın dostu ve her sıkıntıda kaçıp Türkiye’ye sığınan Özbek Raşit Dostum bulunmaktadır.

Yukarıdaki (bir önceki sayıda) alıntılardan uyuşturucu üretiminin, pazarlanmasının ve yurt dışına taşınmasının işgalci güçlerin ve özellikle de ABD ve İngiliz komutanlarının haberi hatta fiili desteği olmadan gerçekleşmesinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. Çünkü uyuşturucudan elde edilen para büyük bir pastadır, hatta petrol ve silah ticaretinden sonra en çok gelir getiren bir kaynaktır. Uyuşturucudan elde edilen bu paralarla, ülkeler idare edilmekte, iç kargaşalıklar çıkarılmakta, darbeler gerçekleştirilerek ülke yönetimleri değiştirilmektedir. PKK da dâhil olmak üzere uluslararası birçok terör örgütü, ABD’deki derin güçler tarafından uyuşturucu gelirleriyle finanse edilmekte ve hedef ülkelerin zayıflatılması için tetikçi güç olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla dünyanın çeşitli bölgelerinde üretilen uyuşturucu, küresel güçlerin kanlı istihbarat örgütleri ya da bu örgütlerin kontrolündeki terör şebekelerince hedef ülkelere taşınmaktadır. Afganistan’ın dışında uyuşturucunun en çok üretildiği ve yayıldığı ülkeler Peru, Bolivya, Meksika ve Kolombiya gibi ülkelerdir.

Uyuşturucu Baronu Ahmet Veli Karzai

Afganistan’da uyuşturucu satışı ve pazarlanması sadece işgalci güçlerin komutanları ve yetkilileri tarafından yapılmıyor. Bunların, ülke içerisinde birçok destekçisi ve işbirlikçisi bulunmaktadır. Bu destekçi ve işbirlikçiler özellikle yerel yöneticiler, yani valiler, emniyet müdürleri ve bürokraside yetkili ve güçlü olan isimlerdir. Nitekim New York Times bile 5 Ekim 2008’de ele aldığı bir makalede Hamid Karzai’nin kardeşi Ahmad Veli Karzai’nin uyuşturucu ticareti yaptığını yazmıştır. Kısacası ülkenin birçok vilayetinin valileri, emniyet güçleri, askeri komutanları ve diğer bürokratik yetkililerin uyuşturucu ticaretinde eli bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ise bölgede en meşhur uyuşturucu mafyası olarak ün salmış ve tanınmaktadır.[1]

İktidara geldiğinde “afyona karşı cihad ilan eden” Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai’nin üvey kardeşi Ahmet Veli Karzai ülkedeki en büyük uyuşturucu baronu olarak tanınmaktadır. Karzai, Wikileaks tarafından sızdırılan ABD belgelerinde de “yolsuzluğa bulaşmış uyuşturucu baronu” olarak tanımlanıyordu. New York Times gazetesi Ahmet Veli Karzai’nin işgal öncesinde 8 yıl boyunca CIA’e çalıştığını öne sürmüştür. Veli Karzai’nin Kandahar Eyalet Meclisi üyesi olduğu sırada ülkedeki afyon üretiminin merkezi olan Kandahar ve Hilmend’i fiilen tek başına yönettiği, afyon sevkiyatını askeri helikopterler ve polis konvoylarıyla sürdürdüğüne yönelik ciddi iddialar bulunmaktadır.

İşgal sonrasında da ülkedeki uyuşturucu trafiğini kendi kontrolüne alan Ahmet Veli Karzai, 2011 yılında 7 yıldır korumalığını yapan Serdar Muhammed isimli “Taliban’ın uyuyan casuslarından birinin” düzenlediği suikast sonucu öldürülmüştür.[2]

Afganistan’ın en güçlü adamlarından biri olup herkesin çekindiği bir figür olan Ahmet Veli Karzai, yalnız Başbakan olan kardeşi tarafından değil, CIA dolayısıyla ABD tarafından da korunmakta, CIA tarından uzun yıllardır maaş bile verilmektedir. (The New York Times, 28.10.2009) Rahatlıkla İran yolu üzerinden bütün dünyaya yayılan eroin kaçakçılığını yürütmektedir. (The Globe and Mail, 3.05.2008, The New York Times, 24.11.2207)

Ahmet Veli Karzai Amerikalı yetkililerle iş birliği yaptığını itiraf etmekte fakat, CIA’dan maaş aldığını kabul etmemektedir. Zaten CIA’nın parasına ihtiyacı yoktur milyar dolarlık eroin kaçakçılığında başrolü oynamaktadır. Afganistan’ın uyuşturucu baronları CIA’nın da kontrol ettiği 4 milyar dolarlık eroin kaçakçılığını yürütmektedir. (Aryn Barker, Why Wali Karzai is a problem for Afghanistan and U.S The Time, 28.10.2009)[3]

Bu miktar eroin Batı ülkelerine ulaşınca yüz milyar dolarlık rakamlara ulaşmaktadır. Afganistan dünya kaçak eroin ticaretinin %95’ini elinde tutmaktadır. Bu yaratılan yüz milyarlarca dolarlık değerin kontrolünü dolaylı yollardan kontrol etmeyi ABD göz ardı etmesi düşünülemez. Ahmet Veli Karzai’yi kontrol altında tutmak, kardeşini Başbakan yapmak, eroin ticaretinden büyük pay almak, Taliban’ı gündemde tutmak Orta Asya coğrafyasını kontrol altına alma planları Afgan işgalinin ana sebeplerinden biridir.

Başbakan Hamid Karzai 2008 yılında Time dergisine verdiği röportajda kardeşi Ahmet Karzai hakkında eroin kaçakçısı suçlamalarının olduğunu bugüne kadar kimsenin geçerli bir kanıt sunmadığını öne sürer. Halbuki The New York Times kaç kere TIR yüklü kaçak eroinin ihbar edildiği fakat araya Afganlı ve Amerikalı yetkililerin girerek olayı örtbas ettiklerini defalarca yazdı.

Yine New York Times (5.10.2008) Hacı Aman Keri adlı Afganlının 2006 yılında eroin kaçakçılığını ihbar ettiğini fakat adamın 2002 yılında Afgan Başkan Yardımcısına yapılan suikastın suçlusu olarak yakalanıp hapse atıldığını mahkemenin delil bulamayıp suçlu olmadığına karar vermesine rağmen hala hapishaneden salınmadığı Batı dünyasının bu konuda hiçbir şey yapmadığını kamuoyuna duyurmuştur. Bu arada Afganistan Yüksek Mahkemesi Başkanı Abdül Selam Azimi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Omaha’daki Nebraska Üniversitesi’nde profesörlük ve daha sonra da Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin de hukuk danışmanı olarak görev yapmıştır.[4]

Abdurraşid Dostum

Afganistan’da uyuşturucu ticareti yapan, işgalci güçlerle bunu pazarlayan ve özellikle Kuzey İttifakı’nın egemen olduğu bölgede uyuşturucu trafiğini kontrol eden isimlerden birisi de General Raşid Dostum’dur. General denmesine bakmayın, gerçekleştirdiği katliamlardaki başarısından (!) dolayı kendisine verilen bir rütbedir. Bu eli kanlı katile 2014’de cumhurbaşkanı olarak seçilen işgalci güçlerin piyonu Eşref Gani tarafından da 2020 yılının Temmuz ayında yayınlanan kararnameyle, mareşallik rütbesi verilmiştir. Oysa 1953’te Afganistan’ın kuzeyinde Şibergan şehrinde doğan Raşid Dostum, Sovyetler Birliği’nin Afgan halkıyla dayanıştığı yıllarda kurduğu bir doğalgaz fabrikasında 1970 yılında çalışmaya başlayan sıradan bir işçi idi. Kısa bir süre sonra yaptığı çalışmalarda gösterdiği gayretten dolayı fabrikada sendika yöneticisi seçilmiştir. Bu dönem itibariyle komünist yönetimiyle ilişkilerini daha da geliştirmiştir. Komünist ideolojiyi benimseyen Afganistan hükümeti,[5] petrol ve gaz rafinerilerindeki işçileri silahlandırarak “devrimi koruma” kararı aldığında, elbette bu karar genç Abdurraşid’i etkileyecekti. Komünist fikirleri benimseyerek 1978 yılında orduya yazılan Dostum’un, böylece günümüze dek sürecek askeri hayatı da resmen başlamış oldu.

Dostum, 1979 yılında başlayan Sovyetler Birliği işgalinde “mücahit” güçlerine karşı Sovyet ordusunun yanında uzun süre savaşmıştır. Bu süreçte, Afganistan’ın kuzey illerinde etkinliğini arttırarak seksenli yılların ortalarında yaklaşık 20 bin kişiden oluşan bir askeri gücün komutanı haline gelmiştir. Dostum’un paramiliter güçleri bir süre sonra Komünist rejimin ordusuna bağlanmış ve “53. Piyade Tümeni” ismini almıştır. 1992 yılına kadar da Necibullah’ı (Muhammed Necibullah Ahmedzai 1987–1992 yılları arasında Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’nin devlet başkanıdır) koruma görevini yürütmüştür.

1992 yılında günümüzde de faaliyet gösteren Cunbiş-i Milli İslami Afganistan (Afganistan Milli İslami Hareketi) adlı partiyi kurarak başına geçmiştir. Türkiye’nin yakın dostu olan Dostum, Turgut Özal, Tansu Çiller, Tayyib Erdoğan döneminde her sıkıştığında soluğu Türkiye’de almıştır. Raşid Dostum, bunca zulmüne rağmen halen Türkiye’de el üstünde tutulmaktadır. Hatta Özal tarafından 1992’de, Oran’da eşi ve 9 çocuğuyla birlikte kalacağı bir ev ve 06 CF 013 plakalı makam aracını tahsis edilmişti. Dostum, Afganistan’ın işgali sonrasında ABD safında savaştığı sırada rahatsızlandığında, Türkiye’de Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde tedavi ettirilmişti.[6]

Dostum, tam anlamıyla eli kanlı bir katildir. SSCB döneminde de daha sonraki dönemlerde de binlerce insanın, en vahşi ve insanlık dışı yöntemlerle katledilmesinde sorumluluğu bulunmaktadır. Özellikle Belh ilindeki Kale-i Ceng’de ve Şibirgan cezaevinde, çöllerde konteynerlerde kurşuna dizilerek binlerce masum insan öldürülmüştür. Bu katliam, daha sonraları ve halen Deşt-i Leyli katliamı olarak anılmaktadır.[7] Havasızlık, susuzluk, sıcak ve üzerlerine zaman zaman açılan ateş neticesinde sayıları tam olarak bilinmeyen ancak binleri bulduğu belirtilen esirler katledilmiştir. Bu katliamların hepsinde de Raşid Dostum sorumlu tutulmuştur.

2017 yılının Mayıs ayında siyasi rakibine işkence ve tecavüzle suçlanan Dostum, tekrar Türkiye’nin yolunu tutmuştur. Ahmed Eşçi/İşçi[8] Dostum’un adamlarıyla kendisini yakaladığını ve bizzat kendisine tecavüze çalıştığını, adamlarına da tecavüz etme emri verdiğini, silahla da tecavüz ettiklerini kamuoyuna açık biçimde belirterek şikayetçi olmuştur. Bunun üzerine tecavüz suçlamasıyla Dostum için yargılama süreci başlatılmıştır. Dostum cenahından ise, Dostum’un tedavi için Türkiye’ye gittiği açıklaması yapılmıştır. Fakat siyasi sebeplerle bu dosya kapatılmış ve Dostum’a tekrar Afganistan’a dönme çağrısı yapılmıştır. Böylece Dostum, uzun bir aradan sonra Afganistan’a yeniden dönmüştür.[9]

Raşid Dostum’un başında bulunduğu Kuzey İttifakı sadece katliamcı kimliği ile değil, uyuşturucu tüccarlığıyla da tanınmaktadır. Afganistan üzerinden Avrupa ve ABD’ye ulaştırılan uyuşturucunun tamamına yakını Kuzey İttifakı’nın kontrolündeki bölgelerden geçmektedir. Kuzey İttifakı’nın uyuşturucu ticareti yaptığı ve buradan elde ettiği rantla kendini finanse ettiği bilindiği halde, müttefikler bunu ne önemsemiş ne de gündeme getirmişlerdir. Açıkçası ABD ve diğer emperyalist devletler için “uyuşturucu sorunu” sadece manipülatif bir söylemden ibaret kalmıştır. Bu nedenle küresel işgalci güçlerin “uyuşturucu karşıtlığı” söylemden öteye geçmemiştir. Kısacası Kuzey İttifakı’nın uyuşturucu kaçakçısı olması onları hiç rahatsız etmemiştir

Türkiye’de, Raşid Dostum’a gösterilen ilgi sadece geçmiş hükümetler döneminde olmamıştır. Ne yazık ki bu ilgi, 20 senedir iktidarda olan Tayyib Erdoğan hükümetleri döneminde de gösterilmiştir. Hatta Karzai döneminde ev hapsinde tutulan Raşid Dostum, Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanı olduğu dönemde (2008) Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından gönderilen özel bir uçakla Kabil’den alınıp Türkiye’ye getirilmiştir.[10] Ülkesinde işlediği insanlık dışı suçlardan dolayı yargılanacak işkenceci bir katili, özel uçakla Türkiye’ye getirmek, o katilin işlediği suçlara ortak olma anlamına gelmez mi? Bunu yapanların insan haklarında hatta insanlıktan bahsetmeye ne hakları olmalıdır ne de yüzleri!..

Uyuşturucu Baroniçesi Fevziye Kufi.

Afganistan’ın ilk kadın Meclis Başkan Vekili. Batı medyası ve bizdeki uzantıları onu, “kadın hakları aktivisti” olarak tanımlıyor. BBC Hard Talk programına katılıp, Afganistan’daki kadın haklarının durumu hakkında konuşan Kufi, son olarak ABD’nin yenilip çekilmesinden sonra CNN’de ünlü Christian Amonpour’un konuğu olmuş. Taliban’ın iktidarı ele geçirmesinin ardından Atlantik’in propaganda araçlarındaki kadın hakları gerekçesiyle yapılan ağlaşma haberlerinin baş malzemesi. Türkiye’deki alkışçıları gibi uluslararası fonlarca desteklenen kadın örgütü lideri. Bir de Dünya Ekonomik Forumu’nun 2009 Genç Küresel Liderler ödülü sahibi. Fevziye Kufi’nin Foreign Policy’de 4 makalesi yayınlanmış. Fevziye Hanım, Taliban ile Doha’daki görüşmelere Afgan yönetimini temsilen katılan heyette de yer almış.

Öğreniyoruz ki, bizdeki alıkların avuçlarını patlatacak şiddette alkışladıkları bu kadın hakları aktivisti, bir “uyuşturucu baroniçesi” imiş. 1977’de kurulan Devrimci Afganistan Kadın Derneği (RAWA) adlı kuruluş, Fevziye Kufi hakkında bir inceleme yayınladı. RAWA, Taliban’a da Amerikan işgaline de karşı çıkan bir örgüt. Örgütün internet sitesinde 6 Aralık 2015’te yayınlanan incelemeye göre “kadın hakları aktivisti”nin şeceresi özetle şöyle:

Asıl adı, Huri Nikab. Kendisiyle birlikte ünlenen kardeşi Meryem Kufi’nin de gerçek adı, Kandi Gül. Babası Abdul Rahman, 1933-1973 arasında ülkeyi yöneten Afgan Kralı Zahir Şah’ın adamlarından ve Meşrutiyet döneminde milletvekili. Fevziye Kufi’nin ailesi, hiçbir zaman belirli bir politik eğilimi benimsememiş. Yağmur nereye yağarsa tarlayı oraya taşımışlar. Ama asıl çarpıcı bilgi şu: Meğerse Batı medyasının kadın hakları aktivisti olarak allayıp pulladığı Kufi, uyuşturucu baroniçesiymiş. Kufi, memleketi Badahşan’ın ünlü savaş ağası ve uyuşturucu baronu Hacı Cuma’nın mali desteğiyle ve sahte oylarıyla milletvekili seçilmiş. Hacı Cuma, daha sonra eroin ticaretinden yakalanmış ama Kufi’nin desteğiyle serbest kalmış. Afganistan’ın Tacikistan sınırındaki Darwaz bölgesinin uyuşturucu, kaçak içki, değerli maden ve her türlü kaçakçılık faaliyeti Fevziye Kufi’nin ailesinin sorumluluğunda. İşlerin başında ise kardeşi Nadir Şah Kufi bulunuyor. Fevziye’nin iki kardeşi ve kayınbiraderi uyuşturucu kaçakçılığından tutuklanmış. Diğer kardeşleri İnayatullah Kufi, Mucib-ul-Rahman Kufi ve Nadir Şah Kufi, Darwaz bölgesinin en ünlü mafya liderleri olarak biliniyor. Fevziye ve kardeşleri, uyuşturucu ve kaçakçılık işlerini ABD’nin 2001’den sonra oluşturduğu kukla yönetimde görev yapmanın sağladığı olanaklarla yürütmüş. Üstelik, Darwaz’ın beş ayrı bölgesindeki uluslararası kuruluşlarca finanse edilen inşaat projelerinin çoğu, Fevziye Kufi’nin kardeşlerine ait şirketler tarafından yapılmış. Kufiler bu projelere tahsis edilen paranın büyük bir kısmını zimmetine geçirmişler.[11]

ABD yardımları uyuşturucu baronları ile Karzai’nin bürokratlarına gidiyor

28 milyon nüfusu olan Afganistan’a her gün aktarılan 2 milyon dolar Afgan halkının eğitim, sağlık ya da alt yapı harcamalarına gitmemiştir. Bu yardımlardan Afgan halkı değil sözde Afganistan’ı yeniden inşa etme ihalelerini alan Amerikan firmaları ile her türlü pis işlere bulaşmış bürokratlar, hükümet görevlileri, uyuşturucu baronları faydalanmaktadır. US Daily’nin yaptırdığı araştırmada Afganistan’da bir sürü suiistimale bulaşmış olduğu ortaya çıkan Amerikan DAI şirketi buna rağmen 2005’te Afganistan’da 150 milyon dolarlık ihale almıştı. (The Washington Post, 25.11.2005)

BM Uyuşturucu Suçları Ofisi’nin raporuna göre Afgan halkı gelirinin üçte bir rüşvete gidiyor. (UNODC.org) Bu rüşvetçi hükümeti ve Başkanı Hamid Karzai’yi Aralık 2001’de eliyle bulup getiren Amerika yönetimidir. 2004 ve 2009 seçimleri de herkesin bildiği gibi şaibelidir.

Afganistan hükümetinin Yolsuzluklarla Mücadele Komisyonu Başkanı İzetullah Vasifi 15 Temmuz 1987’de ABD’de piyasa değeri 2 milyon dolarlık eroinle yakalanıp tutuklanmış ve 4 yıla yakın hapis cezasına çarptırılmıştı. (Assoc. Press, 8.03.2007) Şimdi bu adam eskiden beraber çalıştığı eroin kaçakçılığı yapan uyuşturucu baronlarını denetleyecek kurumun başında, Başbakan Hamid Karzai’nin erkek kardeşi Ahmet Veli Karzai Başbakan tarafından Kandahar eyaletine Vilayet Konseyi Başkanı olarak atanmış olup ülkenin en büyük uyuşturucu baronudur. (The New York Times, 24.11.2007, 5.10.2008)[12]

Afganistan’a gazeteci olarak giden ve çeşitli yerlerde geziler yapan, uyuşturucu konusunda halkla da görüşen Ramazan Öztürk, izlenimlerini şöyle anlatmaktadır: “Bir türlü bitmeyen savaş, kanunsuzluğu, karmaşayı ve yoksulluğu da getirdi. Köylüler, toprağına ekecek buğday tohumu bile bulamazken, istikrarsızlığı fırsat bilen uyuşturucu tacirleri ellerinde dolar desteleriyle köy köy dolaştı. Açlık sınırındaki insan sayısı arttıkça, daha çok toprağa haşhaş ekildi. Ve haşhaş, kısa sürede Afgan köylüsünün tek kurtuluş yolu, tek gelir kaynağı oldu. Afganistan’da uyuşturucu konulu belgesel hazırlarken bilgisine başvurduğum dönemin Uyuşturucuyla Mücadele Bakanı Habibullah Qaderi “Savaş dönemi boyunca haşhaş tarlaları o kadar çoğalmıştı ki, hükümetin kontrol etmesi imkânsız hale geldi. Bazı insanlar mecbur kaldıklarından, bazıları ise açgözlülük ve para hırsı uğruna bu işe girişti,” demişti.

Yine dönemin BM Afganistan Uyuşturucu ve Suç Ofisi sorumlusu Hakan Demirbüken ile uyuşturucu ve terörizm arasındaki ilişkiyi konuşurken, Demirbüken’in kendisine şunları söylediğini belirtiyor, Öztürk:

“Savaş ağaları, kendilerine bağlı ve sayıları binlerle ifade edilen ordularını, yasal gelirleriyle doyurabilmesi mümkün değil. Onlar da bir şekilde uyuşturucu işinin birer parçasıdır. Bugün Mezar-ı Şerif’ten çıkan uyuşturucu, Güneyde bizim bildiğimiz ana karayolundan geliyor. Siz nasıl ki bugün Mezar-ı Şerif’ten Kabil’e geldiniz, aynı yoldan uyuşturucu da geliyor. Mezar-ı Şerif’ten yola çıkan Haşhaş, Safur, Samandan, Ghor Eyaletinden geçerek Helman’da indiriliyor. Peki, yol güzergâhında kontrolü kim sağlıyor? Tabii ki savaş ağaları.”

“2001’de haşhaş ekimi 8 bin hektarla tarihindeki en düşük seviyeye geriledi. Bu kez köylüden kilosu 100 dolardan alınan afyonun fiyatı 700 dolara fırladı. O dönemin şartlarında dünya piyasaları da bundan etkilendi. Mesela Londra’daki fiyatı 350 bin dolara kadar çıktı.

“Onlara neden haşhaş ekiminden vazgeçmiyorsunuz, diye sordum. Aldığım cevap şuydu: ‘Haşhaş ekmezsek ailece aç kalırız. Çünkü buğday eksek, kilosu ancak üç bisküvi fiyatına alıcı buluyor. Bir de tohumunu 5 dolardan almak zorundayız. Ama haşhaş 100-140 dolar arasında satılıyor. Sebze meyve türü şeyleri eksek bile pazara götürecek yolumuz yok.’ Taliban sonrasında kurulan hükümetlerde bile önemli görevlere gelen kişilerin birçoğunun uyuşturucu baronlarıyla olan ilişkisini sıradan vatandaşlar dahil herkes biliyordu.”

Uyuşturucu ticaretinin içinde bir sınır komutanı

İran sınırındaki Herat bölgesinde uyuşturucu tacirlerine karşı verilen mücadeleyi belgesele konu yapmak için Batı Afganistan Sınır Komutanı H. R. S. ile Kabil’de tanıştığını ve bir operasyonu izlemek üzere ekibiyle sınıra gittiğini söyleyen Öztürk, hiç unutamadığı bir şeye tanıklık ettiğini söylüyor:

“İran’a açılan İslamkale Sınır Kapısı uyuşturucu kaçakçılığında kullanılan en önemli geçiş noktasıydı. Komutan teklifimi kabul etti. Kararlaştırdığımız tarihte orada olmamızı istemişti. Ben ve ekibim karayolu ile hareket ettik, bölge komutanı bir gün sonra uçakla gelecekti. Operasyon hakkında bilgi almak için Herat hava limanına gidip bekledik. Yüzlerce silahlı kişi de komutanı karşılamak için bekliyordu. Komutan uçaktan indikten sonra silahlı askerler etrafında toplandı. Komutan elini sürekli cebine atıp yüzlük dolarları çıkarıp adamlarına dağıtıyordu. Şaşırıp kalmıştık. Yüzlerce silahlı askere kaç bin dolar dağıtığını hesaplayamadık ama gördüğümüz manzara karşısında Afganistan’da uyuşturucunun ne kadar etkili olduğunu anlamış olduk. Sonradan merak edip araştırdığımızda o komutanın o bölgeye tayin edilmesi için hükümetle pazarlık yaptığını, 500 bin doları peşin ve her ay da 200 bin dolar ödemeyi vadettiğini öğrendik. Peki, bu komutan hangi kaynaktan bu böylesine yüklü bir parayı ödeyebilecekti? Tabi ki uyuşturucu baronlarıyla yaptığı iş birliği ile. Meğerse komutan, sadece kendi kontrolü dışında çalışan uyuşturucu kaçakçılarını yakalayıp mallarına el koyup anlaşmalı olduğu tacirlere teslim ediyormuş. Yani devleti yönetenlerin ve güvenlik gücünün üst rütbelileri de uyuşturucu baronlarıyla iş birliği halindeydi. Halk biliyordu ama yapacakları bir şey yoku.”

Ramazan Öztürk, NATO Kıdemli Sivil Temsilcisi Hikmet Çetin kendisine anlattığı bir anıyı da naklediyor:

“Önemli bir haşhaş ekim alanlarından biri olan Çin sınırındaki Feyzabad’a gittim. Her yerde olduğu gibi orada da yaşlı insanlarla ileri gelenlerle toplantılar yaptım. Bu konu açıldı, orta yaşlı bir kişi ayağa kalktı ‘Ben buranın imamıyım’ dedi, ‘bu sadece devletin yasağı meselesi değil, ben dinime aykırı olduğunu biliyorum ama 11 çocuğum var. Bunu yapmasam açım, bana bir seçenek gösterin vazgeçmeye hazırım.’ Bu önemli bir olaydır.”

Ramazan Öztürk sadece uyuşturucu ticareti değil, özellikle Türkmenler arasında uyuşturucu kullanımının yaygınlığından da söz ediyor:

“Kadınlar, çocukları hastalandığında ya da ağladığında afyon vererek onları sakinleştiriyor. Bunun ne kadar doğru olduğunu öğrenmek için Türkmen Kadınları Yardımlaşma Derneğine gidip Aysha Oyghon’a sormuştum. O da olayı doğrulamış ve şunları anlatmıştı: Türkmenlerin dokuduğu halı piyasada çok kıymetlidir. Bu yüzden iyi halı dokuyan kızın başlık parası 100 bin dolara kadar çıkabiliyor. Gittiği evde halı dokuyacak tezgâhı hazırdır bile. Hem kocasına başlık parasını geri kazandıracak, hem de gelir getirecek halıları dokuyacak. Aynı zamanda çocuk doğurup büyütecek, ev işlerini yapacak. İşte bunları yapabilmek için çocuğunu sakinleştirmesi gerekiyor. Bazı anneler afyon sakızını çocuğun göbeğine bazıları da dudağına sürer. Böylece uyuşan çocuk, eğer hastaysa ağrısını, acıkmışsa mamasını unutuyor. Daha doğrusu ağlamadan sürekli uyuyor. İşte Afganistan’ın bir diğer gerçeği de böyle. Afyon, belki kadınların daha çok iş yapmasına olanak sağlıyor ama aynı zamanda geleceğin uyuşturucu bağımlılarının sayısını da ne yazık ki artırıyor.”[13]

Yeşilay tarafından organize edilen “2. Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu”da konuşan bir yetkili ‘Taliban 2001’de haşhaş ekimini yasaklayınca bir anda 11 Eylül saldırısı ve ardından ABD’nin Afganistan’a yerleşmesi söz konusu oldu. Afganistan’da uyuşturucu patronlarının kontrol ettiği eroinin değeri 500 milyar dolar’ dedi. ABD bu piyasayı kaybetmemek için Afganistan’a girdi” değerlendirmesini yapmıştır.[14]

Taliban’ı uyuşturucu üretim ve pazarladığına dair suçlayanlar, cambazı gösterip malı götürenlerdir. Afganistan ya da uyuşturucu üretimi yapılan diğer ülkeler, terör sevici küresel güçlerin beslendikleri ve terör şebekelerini besledikleri yerlerdir. Bundan vazgeçmeleri de asla mümkün değildir. Bu nedenledir ki uyuşturucu pazarlama ve satış kanallarının tamamı, bu kan emici küresel güçlerin eli kanlı istihbarat örgütlerinin kontrolündedir. Bölgesel savaşlar, iç çatışmalar, darbeler ve katliamlar, uyuşturucu pazarını ele geçirmek ya da elden çıkarmamak için gerçekleştirilmektedir. Afganistan’da, ABD işgali süresince 3-4 milyon Afganlının uyuşturucu bağımlısı haline gelmesi bunların istediği/arzuladığı bir şeydir. Çünkü aklını kullanamayan insanları idare etmek, çekip çevirmek bunlar için çok kolaydır.

Uyuşturucu kullanmak, üretmek ve satmak, tıpkı içki ve aklı ifsad eden diğer içecekler gibi İslam’a göre haramdır. Çünkü uyuşturucu maddesi, İslam’ın korunmasını istediği beş maslahattan biri olan aklı iptal edip çalışmaz hale getirmektedir. Ancak zaruret söz konusu olduğu zaman, haramlar olan şeyler, ancak zaruret miktarınca alınması mubah sayılmıştır. Nitekim Rabbimiz, “kim son derece açlık halinde çaresiz kalırsa, günaha meyil maksadı olmaksızın (haram olanlardan yiyebilir). Çünkü Allah çok yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir”[15] buyurmak suretiyle ölmeyecek kadar ve haddi aşmayacak şekildeki kısmı mubah sayılmıştır. Bu da hayatta kalmayı sağlayacak ve besleyici özelliği olan şeyler için geçerlidir.

[1] https://lis-isl.org/tr/2020/11/01/who-leads-the-drugs-trade-in-afghanistan-omid-jurrat-rastakhiz/

[2] https://www.mepanews.com/afganistanda-afyon-uretimi-dosyasi-infografik-15682h.htm

[3] https://odatv4.com/siyaset/iste-uyusturucu-baronlari-1406101200-10764

[4]https://aydinlik.com.tr/haber/afganistan-cia-nin-eroin-imparatorlugu-ve-kadin-haklari-255410; https://wikipredia.net/tr/Abdul_Salam_Azimi

[5] Kral Muhammed Zahir Şah,1973 yılında yeğeni ve eski başbakan olan Muhammed Davut Han tarafından, komünist Afganistan Demokratik Halk Partisi’nin (ADHP) Perçem kanadının desteğiyle bir askeri darbeyle devrilmiştir. Afganistan, bu darbe süreci ile birlikte SSCB’nin etkisi altına girmiş ve 1978’de yeni bir darbeyle Muhammed Davud Han da devrilerek ülke tamamen SSCB’nin egemenliğine girmiştir. SSCB, gerçekleştirdiği bu darbeyle de yetinmemiş ve Aralık 1979’da Afganistan’ı tamamen işgal etmiştir.

[6] Raşid Dostum, sadece Özal ve Çiller ile görüşüyor değildi, Her dönemin yöneticileriyle rahatlıkla görüşen ve himaye edilen birisiydi. Nitekim, 2002’de dönemin başbakanı Ecevit, başbakan yardımcısı Bahçeli ve MİT müsteşarı Şenkal Atasagun ve genelkurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ile de görüşmeler yapmıştır. Ecevit, “Taliban’ın Afganistan’dan temizlenmesinde etkin olduğu”nu belirttiği Dostum için, ” Çok yapıcı bir tutum içinde. Yeni kurulan düzenin başarılı ve etkili olabilmesi için elinden gelen çabayı gösteriyor ” demiştir.

[7]https://www.yenisafak.com/arsiv/2002/haziran/29/ikaragul.html; https://www.mepanews.com/kale-i-cengi-katliami-31609h.htm

[8] Ahmet Eşçi/İşçi, politikacı ve Jowzjan’ın eski valisi

[9] https://www.mepanews.com/rasid-dostum-kimdir-23088h.htm; https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38313709

[10] https://www.yenisafak.com/gundem/turk-disislerinden-film-gibi-operasyon-154234

[11] https://aydinlik.com.tr/haber/afganistan-cia-nin-eroin-imparatorlugu-ve-kadin-haklari-255410

[12] Odatv.com- https://odatv4.com/siyaset/iste-uyusturucu-baronlari-1406101200-10764

[13] https://www.indyturk.com/node/402946/r%C3%B6portaj/gazeteci-ramazan-%C3%B6zt%C3%BCrk-defalarca-bulundu%C4%9Fu-afganistan%E2%80%99%C4%B1-anlatt%C4%B1-kral-emanullah

[14] https://www.milliyet.com.tr/gundem/11-eylul-un-nedeni-500-milyarlik-zehir-piyasasi-2786248

[15] 5/3; 6/145; 16/115