• Sakine Toprak

    Modernleşme ve Dünyevileşme Tehlikesine Ne Kadar Yakınız?

    - 24 Şubat 2015

Günümüzde Müslümanların en büyük hatalarından biri modern dünyanın dayattığı her konuya İslam’da aynısını üretme çabasıdır. Batıda yapılan tüm bu faaliyetler sorgulanmadan, süzgeçten geçirilmeden Müslümanlar tarafından taklit edilmiş ve bu durum dünyevileşme tehlikesini meydana getirmiştir. Bu konuya örnek verecek olursak; tatil, düğün, tüketim, eğlence, giyim vb. bu örnekleri çoğaltabiliriz.

dunyevilesme2

 

Dünyevileşme rızık peşinde koşmak mıdır?

Zenginleşmek dünyevileşmek midir?

Zengin sahabiler dünyevileşmiş miydi?

Dünyevileşmenin zıddı dünyayı terk midir? Eğer öyle ise dünyayı biz Müslümanlar nasıl imar edeceğiz? Bu soruların cevabını bulmaya çalışacağız şimdi.

Dünyevileşmek kendimizi dünyanın güzelliğine, çekici cazibesine kaptırmak; zevk, sefa ve konforun peşinde koşmaktır, diyebiliriz. Ne kadar yakınız biz bu güzelliğe, cazibeye. Peşinden koşturduğumuz bu dünya bizi nereye sürüklüyor? Sorgulamadan, bilinçsizce idame ettiğimiz hayatın gidişatı nereye gidiyor? Bakın değerli tefsircimiz Elmalılı Hamdi Yazır; tefsirinin mukaddimesinde ne demiş: “İnsan için Allah’ı sevmek, Allah’a hizmet etmek, sonunda Allah’a ermekten daha büyük mutluluk yoktur. Allah’ı bilmeyen dünyaya sarılır, dünyayı bilmeyen hülyaya sarılır, hülyaya sarılan hakikate darılır.”

Demek ki buradan anlıyoruz ki, Allah’ı bilmemek hakikate darılmayı kaçınılmaz kılar. Bu sorular kurcalar zihnimizi:

Hakikat bize ne kadar uzak; ya da hakikat bize ne kadar yakın?

Dünyevileşmeye başka bir bakış açısı da şöyle;

İnsan sosyal bir varlıktır. Toplum içinde yaşar. Yeme, içme, barınma, giyinme gibi insani, karşı cinsle duygusal ve tensel fıtri ihtiyaçları vardır. İnsan bu ihtiyaçlarını iki yolla karşılayabilir:

  1. yol vahyin çerçevesi içinde kalması,
  2. yol ise insanın heva ve hevesinin esaretinde kalmasıdır.

Bizim bilmemiz gereken ihtiyaçlarımızı nasıl ve hangi yolla karşılamamız gerektiğidir. İslam’ın dünyevileşmeye etkisi ne ölçüde olabilir? Ve insanlığın dünyaya olan bağlılığı onları nasıl etkiler? İslam ile insan arasındaki ilişkiye bakalım şimdi:

İslam, insanı beşer olmaktan insanlığa çıkarır. İslam olmazsa insan beşer basamağında kalır. Bu durumun en önemli sonuçlarından biri olan dünyevileşme gerçekleşir. Eğer İslamı tarif edecek olursak; “bütün arzularımızın ve bütün korkularımızın odağına Allah’ı koymaktır.” O zaman,  Allah’ın vahyinin ve ahiret düşüncesinin olmadığı bir hayat kontrolsüz ve sınırsız olacaktır. O zaman dünyevileşme tehlikesi ortaya çıkacaktır. Aksini düşünecek olursak, korkularımızın ve arzularımızın merkezinde Allah’ın olduğu bir hayat, bizi esas gayeye ulaştıracak ve dünyayı bizim için bir araç yapacaktır.

Yaşadığımız dünyada muhakkak ifrat ve tefritler olmuştur. Bu ifrat ve tefrit sapmaları meydana getirmiştir. Bu sapmaları ancak İslam dengelemiştir. Şu içinde bulunduğumuz zamanda yaşanan sapmalar hep İslam’dan uzak bir hayat tarzı benimsendiği için yaşanmaktadır.

Sapmanın bir tarafı da: DÜNYEVİLEŞMEK’tir.

Kur’an buna karşı çıktığını şu ayet ile belirledi:

Ey Ademoğulları yiyin, için, israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (ARAF-31.AYET)

Ayet-i Kerime’den de anladığımız gibi bizlere helal kılınan yeme ve içmemizdir. Bu bizim insani özelliğimizdir; yani fıtratımızda vardır bunu helal yollarla kazandıktan sonra hiçbir mahsuru yoktur. Fakat israf dünyevileşmenin en önemli tehlikesidir. Dünyada açlıktan ölen insanların sayısı artarken bizim israf etme gibi bir lüksümüz olamaz.

Konumuzu başka bir ayet ile özetleyelim inşallah:

Biz insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir ziynet yaptık.” (KEHF-7)

Kehf Suresi’nde Rabb’imiz bizlere çok güzel bir mesaj vermiş. İçinde yaşadığımız bu dünya aslında bir sınav yeridir. Ve bizler kulluk bilinci ile bu hayatı nasıl yaşamalıyız? Neler yapmalıyız? Hz. Ömer (r.a) dediği gibi “Bugün Allah için ne yaptın?” sözünü dünyamıza inşa etmeliyiz.

“Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür.” (İSRA-19)

İsra Suresi’nin 19. ayetinde görüldüğü gibi Kuran bize ahireti arzulamamız gerektiğini söylüyor. Dünyanın onun tarlası, ona uygun bir şekilde çalışacağımız bir alan olarak görmemizi istiyor.

“Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı…” ÂL-İ İMRÂN-14

Kim istemez evi, arabası, tarlası, altını olsun. Kim bunları elinin tersiyle iter. Tam tersi bunları kazanmak için elimizden geleni yaparız. Doğru olan bunları nasıl ve hangi yolla kazandığımızdır.

Bu konu ile ilgili örnek bir sahabe vereceğiz: Hz. Ebubekir (r.a). Hz. Ebubekir dünyanın bütün çekiciliğine ve güzelliğine rağmen; zenginliğini İslam ve cihad yolunda harcamıştır. Malını Tebük seferinde Müslümanlar için hibe etmiştir. Demek ki bundan da anlıyoruz ki zenginleşmek kötü değildir aksine Müslümanları güçlendirir. Bunu da sahabe hayatlarından öğreniyoruz.

İslam’da denge vardır. Dengenin bozulmasına bir örnekte şudur: İslamda inziva yoktur, itikâf vardır. İtikâf camide, mahallenin ortasında. Hayatın debdebesine bir ara vermek, soluklanmak ve daha dingin bir şekilde tekrar insanların arasına karışmaktır. Tahrif edilmiş Hristiyanlıkta ise inziva. Dağlarda, manastırlarda ve insanlardan uzak. Buradan da anlıyoruz ki İslam’la bağdaşmayan her şey dengesini kaybetmiştir. Dengenin bozulması ile ilgili yine sahabelerden bir örnek vereceğim: Peygamberimize gelen bir sahabe gündüzünü oruçla, gecesini ibadetle geçiriyor ve Peygamber Efendimize gelip bunu söylediğinde Peygamberimizin tepkisi böyle olmaması gerektiği yönünde oluyor.  Çünkü ahireti kazanalım derken dünyadan el etek çekmemiz istenmiyor dinimizde.

İslam dünyadan kopmamızı kesinlikle istemiyor. Çünkü bizler görev sahibiyiz bu hayatta. İslam, dünyaya bir çerçeve, form, bakış açısı sunuyor. Burayı özellikle belirtmek istiyorum ki dünyayı kullanmamızı istiyor ama kendimizi tamamen dünyaya ait hissetmemizi istemiyor. Dünyadan tamamen alakamızı kesmek doğru bir şey değildir.

Allah’ın sana verdiğinden, (onun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara iyilik et.” (el-KASAS-77)

Buradaki en önemli nokta ahiret yurdunun peşinde olmamızdır. Ahiret sevgisi asli, dünya fer’i olmalıdır.

Batıda ruh ve beden hususunda denge sağlanamayınca Allah ile insanın arası bozuldu. Allah ile insan, insan ile insan ve insan ile tabiatın ilişkisi dengeden çıktı. Modern bir hayat olarak bize lanse edilen, refah seviyesi çok yüksek olan ülkelerde İslam yaşanmayınca bize verdiği sonuçlar ortada.

  • Gelir seviyesi çok yüksek oranlarda olan İskandinav ülkelerinde intihar oranı dünya ortalamasının çok üzerindedir.
  • Almanya’da depresyon ilacı kullanma oranı % 43 oranında.
  • Evlilik oranı en yüksek Avrupa ülkesi Polonya. Orada da % 7 civarında.
  • Kimsenin yaşlıların yüzüne baktığı yok. İnsanlar ruhlarındaki boşlukları köpek besleyerek gidermeye çalışıyorlar.

Bu hayatı bir tek şey ile anlamlandırabiliriz: İSLAM

Dünyevileşme İslam

İsraf – iktisat

Hırs – Kanaat

Kaygı – Tevekkül

Acelecilik – Sabır

Bolluk – Berekete dönüşür.

Bu kötü hasletler dünyevileşmede vardır. İslamla güzel ahlaka dönüşür. Dünyevileşmede ebedi olma isteği, yaşlanmama, bedenen ve fikren kendi kendine yetme, hazzı, arzuyu ve bencilliği hedef haline getirme esası vardır.

Dünyevileşmek ile dünyada yaşamayı karıştırmamak lazım. Tabii olan, dünyadan faydalanmadır. Tabii olmayan dünyada kaybolmaktır. Dünyevileşmeyi tetikleyen basamaklar, konfor, haz, makam, hırs, haset gibi hususlardır. Bunları çoğaltabiliriz tabi. Dünyevileşmek aslında Allah’tan gayrı her şeydir (mal, karşı cins, makam vs.).

Dünya Allah’ın varlığının ve kudretinin milyonlarca harika işaretlerinin sergilendiği bir müze, aynı zamanda ahirete hazırlık yapacağımız bir yer olmalıdır. Bu dünyayı böyle görürsek o zaman bizi kuşatan tehlikelerin önüne geçeriz.

İnsanlardan bazıları Allahtan başkasını Allaha denk tanrılar edinir de, onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır.” (EL-BAKARA-165)

Bu ayette, dünya sevgisi olmamalıdır denilmiyor, tam tersi yerli yerinde ve ölçüsünde olmalıdır. Hiç bir sevgi, arzu ve istek Allah ve Peygamberinin önüne geçirilmemelidir.

Şu ayet günümüzle ilgili bazı ipuçları veriyor:

“Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, nefislerinin arzularına uydular.” MERYEM-59

Günümüzdeki en büyük tehlike namazı terk, nefis ve arzulardır. Ya da kıldığımız namazın bizim arzu ve isteklerimizin önüne geçmemesidir. Ya da bizi frenlememesidir. Dünyevileşmenin bir başka tehlikesi hayatı sadece içinde yaşadığımız dünyadan ibaret görmek, ahireti hatırlamamak ya da ikinci plana itip küçümsemektir. Modern hayatın bize ahireti unutturma çabaları var. Eğer Ahireti unutursak dünyayı bir oyun ve eğlence görüp hayatımızı öyle geçiririz.

Bu konuda Mevlana Celalettin-i Rumi’nin bir benzetmesi var. Gemi suyun üzerinde olduğu sürece yüzer. Su geminin içinde olursa o zaman batar. İnsan dünyaya karşı mesafeli olursa o zaman sıkıntı yoktur diyebiliriz, fakat içini, gönlünü ve zihnini kaplarsa o zaman sıkıntı çıkar.

İnsan fıtratı ebediliğe meyillidir. Ve ona bu dünyada kavuşmak ister. Onu bu ebedi olma düşüncesine sevk eden dünyanın aldatıcı zevk ve eğlencesidir. İnsanı ancak ve ancak bu duruma karşı takva korur.

“Ey Rabbimiz bize dünyada iyilik ver ahirette de iyilik ver bizi cehennem azabından koru derler.” BAKARA-201

Bu ayetten anlıyoruz ki İslam denge dinidir. İyilik isterken sadece bu dünya için değil ahiret için de istememiz gerektiğini ahiret için isterken dünya için de istememiz gerektiğidir.

“MODERN HAYATTA DÜNYEVİLEŞME TEHLİKESİNDEN KORUNMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?

Modern dünyada gördüklerimizin aynısını İslam’da aramamalıyız.

  1. İnsanın dünyaya yaklaşımı vasat olduktan sonra hiç kimse Allah’ın helal kıldıklarını haram kılamaz. Bizim ölçütümüz bu olmalıdır. İslam’da zekât, infak, sermayeyi üretime sokmak istenirken, faiz, israf, malı stoklamak yasaklanmıştır.
  2. Davayı takva yolunda yürütmektir.
  3. Örnek nesil olduğumuzu ve yetiştirdiğimiz nesle karşı yükümlü olduğumuzu unutmamalıyız.
  4. Nafile ibadetlerle Allaha yaklaşmalıyız.
  5. Tesettürlerimizle biz buradayız dedirtmemeliyiz. Moda sektörü özellikle bu konuda revaçta. Tesettürlü bayanlar moda akımına uyarak İslamın istediği denge sınırını aşıyor.
  6. Giysilerimizde, yiyecek ve içeceğimizde ev eşyamızda düğünlerimizde davet ve toplantılarımızda tatil anlayışımızda her türlü israf ve gösterişten uzak durmalıyız. Allah’ın rızasına uygun Allah’ın istediği bir yaşam tarzı benimsemeliyiz.
  7. Namaz ve ibadetleri ihmal etmemeliyiz. İbadetler hayatımızı dengelememizi sağlar.
  8. Erken evliliğin önünü açmalı, teşvik etmeli ve yardımcı olmalıyız.
  9. İnternet sohbetlerinden uzak durmalı ve internette geçen zaman için bir ölçü koymalıyız.
  10. Aileyi çok çok önemsemek. Çünkü dünyevileşmede en çok aileler etkilenmekte buda yeni neslin oluşumunu tehlikeye sokmaktadır
  11. Cemaat olmayı önemseyip, cemaat şuurunu kuşanmalıyız.
  12. Modern dünyanın bize sunduğu tehlikelere karşı kendimizi, ailemizi, çevremizi ve tüm toplumu uyarmalı ve İslamın bizden istediği şekilde yaşamalıyız.
  13. Biz bunlara Allah’ın izni ile Peygamber’imizin önderliğinde, Kuranın rehberliğinde hayatımıza yön veririz inşallah. Nasıl burada buluştuysak Kevser havuzunun başında Peygamberimizle (s.a.v.) buluşuruz inşallah.