• Ali Kaçar

    Açlıkla ve Terörle Pençeleşen Ülke Yemen II

    - 31 Mayıs 2017

Yemen, kuzeyden Suudi Arabistan, doğudan Umman ile komşudur. Güneyinde Aden Körfezi ve Arap Denizi ile batısında ise Kızıldeniz bulunmaktadır. Ayrıca dünya petrolünün yüzde sekizi 40 kilometre genişliğindeki Bab’ül-Mendeb (Hüzün Kapısı) Boğazı’ndan deniz yoluyla geçmektedir. Bab’ül-Mendeb Kızıldeniz’i Aden Körfezi’ne bağlar. Ayrıca bu boğaz Hint Okyanusu ile Güneydoğu Asya’yı Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e ve Avrupa’ya bağlayan dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından biri olarak kabul edilmektedir. Bab’ül-Mendeb Boğazı, Afrika ile Arap Yarımadası’nı birbirinden ayırmakta, kuzeydoğu kıyısında Yemen, güneybatı kıyısında ise Cibuti ve Somali yer almaktadır. Kısacası Yemen, çok önemli stratejik bir konuma sahip bir ülkedir. Ancak buna rağmen bölgenin en yoksul ve fakir ülkesidir. Bölgesel ve küresel güçler ve onların ülke içerisindeki iş birlikçileri Yemen’i yaşanılmaz hale getirerek binlerce insanı katletmiş, milyonlarca insanı ise açlık tehlikesiyle karşı karşıya getirmişlerdir.

Yemen’de daha önce devam eden iç kargaşalıklara Arap Baharı olarak adlandırılan halk ayaklanmalarının etkisi de eklenince Yemen içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Özellikle de 1990’lı yılların başından beri İran tarafından desteklenerek örgütlenen Şii Husiler[1],  (Huti, Hutsi, Huşi olarak da anılmakta) de çeşitli gerekçelerle Yemen yönetimine karşı gerçekleştirdikleri ayaklanmalar/iç kargaşalıklar ülkeyi bölünmenin eşiğine getirmiştir. Eylül 2014’den itibaren İran destekli Şii Ensarullah öncülüğünde gerçekleşen bu eylemler, (21 Eylül’de) başkent Sana’a’nın ele geçirilmesiyle de durmamıştır. Başkenti ele geçirmekle yetinmeyen Husiler, Ocak 2015’de ele geçirdikleri devlet başkanlığı sarayında bir bildirge yayınlayarak parlamentoyu fesh etmişler ve parlamentonun yerine 551 üyeden oluşan, ülkeyi yönetecek Geçici Ulusal Konsey’i kurduklarını ilan etmişlerdir. Bu ilanda, Konsey’in, 5 kişiden oluşan Başkanlık Konseyini, Başkanlık Konseyi ise, yeni cumhurbaşkanını seçeceği kararlaştırmıştır. Ancak İran destekli Şii Husiler’in bir oldu bittiyle gerçekleştirdikleri bu yönetim değişikliği ne komşu ülkeler tarafından ne de ABD ve BM tarafından kabul edilmiştir.[2]

Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan bir rapora göre Haziran 2014’den itibaren İran güdümündeki Şii Husiler’in ülke içerisinde çıkardıkları kargaşalıklar şöyle özetlenmiştir; “Yeni Cumhurbaşkanı Mansur el-Hadi, Halk Komiteleri adı altında büyük bir milis güce ulaşan Husilere karşı başarısız olmuştur. 9 Haziran 2014’te Halk Komiteleri, Sana’a’nın Kuzeyindeki Amran şehrini zapt etmiş, 18 Ağustos 2014’te on binlerce Husi yanlısı gösterici, başkent Sana’a’da hükümete karşı protestolar düzenlemiş, sokak ve caddeleri ele geçirmiş, aynı anda diğer şehirlerde protestolar artmış, bazı şehirler Husi hâkimiyetine geçmiştir. Paniğe kapılan el-Hadi, hükümeti feshedip Husileri hükümet ortağı olmaya çağırmışsa da başarılı olamamıştır. Eylül 2014’te Devlet Başkanı Mansur el Hadi ile birlikte Husi delegeleri ve büyük siyasi partileri arasında “Ulusal Ortaklık Antlaşması” imzalanmış ve taraflar çatışmaların artık son bulmasını deklare etmiştir. Bu antlaşmayla yeni bir teknokrat hükümet kurulmuştur.”[3]

Yine BM raporuna göre “7 Ocak 2015’te Anayasa Taslak Komitesi Yemen Devlet Başkanı el-Hadi’ye yeni Anayasa taslağını sunmuştur. 17 Ocak 2015’te Devlet Başkanı Personel Daire Başkanı ve Ulusal Diyalog Konferansı Genel Sekreteri Ahmed Awad Bin Mubarek, Ulusal Birlik Organizasyonu tarafından düzenlenen yeni anayasa çalışma ve tanıtım toplantısı için seyahat ettiği sırada Halk Komiteleri tarafından kaçırılmıştır. 19 Ocak 2015’te Cumhurbaşkanı taraftarları ve Husi taraftarları arasında şiddetli çatışmalar yeniden patlak vermiştir. Buna misilleme olarak Husiler, Devlet Başkanlığı Sarayını ve Devlet Başkanı el-Hadî’nin Konutunu ele geçirmişlerdir.”[4] Olayların şiddeti daha da artmış ve Cumhurbaşkanı el-Hadi, başkent Sana’a’nın Sittin Caddesi’ndeki konutunda Husiler tarafından ev hapsinde tutulmaya başlanmıştır. Cumhurbaşkanı Hadi ise yardımcılarıyla birlikte göz hapsine alındıktan bir ay sonra yani 21 Şubat’ta bir fırsatını bularak gizlice ülkenin güneyindeki Aden kentine kaçmıştır. Hadi, Aden’de yaptığı açıklamada, Husilerin meşru yönetime karşı darbe yaptığını ilan ederek Sana’a’da ev hapsinde tutulurken, Ocak ayında açıkladığı istifasını geri çekerek Husilerle müzakereye hazır olduğunu, ancak öncelikle hâlâ Sana’a’da ev hapsinde tutulan başbakan ile diğer bakanların serbest bırakılması gerektiğini söylemiştir.

Yemen Başbakanı Halid Mahfuz Bahhah ve bakanlar da ev hapsine alınmış, ancak Mart ayı içerisinde 57 gün ev hapsinde tutulduktan sonra serbest bırakılmışlardır.[5]

 

SUUD’UN YEMEN’E MÜDAHALESİ

İran destekli Şii Husilerin başkent Sana’a’yı ele geçirmesiyle kriz kontrolden çıkmış, Husilerin güney bölgelerini tek tek ele geçirerek Aden’e yaklaşması ise ülkeyi iç savaşın eşiğine getirmiştir. Husilerin saldırıları güneye doğru devam etmiş ve Yemen’in üçüncü büyük kenti Taiz ele geçirildikten sonra ülkenin ikinci büyük kenti Aden’e doğru saldırıya geçilmiştir. Aden’in ele geçirilmesi Husiler açısından da önemli idi. Çünkü Aden şehri, Kızıl Deniz’i Aden Denizi’ne bağlayan ve yılda yaklaşık 33 bin geminin geçiş yaptığı Bab’ül-Mendep Boğazı’nın kıyısında olması Husiler ve destekçisi İran açısından önemini daha da arttırmakta idi. Ayrıca ABD’nin kuklası olarak gördükleri Cumhurbaşkanı Hadi’nin siyasi çalışmalarına burada devam etmesi, Aden’in bir an önce Şii Husiler tarafından ele geçirilmesini zorunlu hale getirmişti. Husilerin Aden’e doğru yönelmesi çatışmaları daha da şiddetlendirmişti. Ülke içerisinde şiddetin gün geçtikçe daha da artması ABD ve İngiltere’nin ülkedeki büyükelçiliklerini kapatmasına, Körfez ülkelerinin ise temsilciliklerini güneydeki Aden’e taşımasına neden olmuştur.[6] Ülkedeki kaosun gittikçe artması ve Aden’in de düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalması üzerine Cumhurbaşkanı Hadi, BM’ye mektup göndererek “gönüllü ülkelerin” Yemen’e askeri müdahalesine izin veren bir karar alınmasını talep etmiştir. Ayrıca Hadi, Körfez İş birliği Konseyi (KİK) ile Arap Birliği Genel Sekreterliği’ne de askeri müdahale dahil her türlü yardım için çağrıda bulunmuştur. Bu çağrıda Hadi’nin talebine olumlu yanıt Suudi Arabistan’dan gelmiştir.[7] Cumhurbaşkanı Hadi bu çağrısında, Husi milislerinin eylemlerini sadece Yemen’i istikrarsızlaştırıcı değil, bölgesel ve uluslararası barışa yönelik bir tehdit olarak değerlendirerek, Yemen ve halkını korumak için askeri müdahale de dahil olmak üzere derhal tüm araç ve önlemlerin sağlanması talebini dile getirmiştir.

25 Mart itibariyle Aden, Husiler tarafından kuşatma altına alınması Suudi Arabistan’ı, BMGK ve Arap Birliği’nin kararı olmaksızın telaşlandırmış ve 26 Mart 2015’de Husilerin mevzilerine yönelik ‘Zafer Fırtınası’[8] ya da ‘Kararlılık Fırtınası’ operasyonu adıyla Husiler’in kontrol ettiği stratejik bölgelere havadan saldırı başlatmasına neden olmuştur. Bu operasyona Suud öncülüğünde oluşturulan koalisyona toplam on ülke katılmıştır. Nitekim koalisyon; Umman dışında Körfez İş birliği Konseyi üyeleri (Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri), Arap ülkelerinden Ürdün, Fas, Mısır ve Sudan ile birlikte Pakistan’dan oluşmaktadır. Bu ülkelerin operasyona katılım güç oranları ise aşağıdaki gibidir;

  1. Suudi Arabistan 100 savaş uçağı ve 150 bin kişilik kara ve deniz birliği,
  2. Birleşik Arap Emirlikleri 30 savaş uçağı,
  3. Kuveyt 15 savaş uçağı,
  4. Bahreyn 15 jet,
  5. Katar 10 jet,
  6. Ürdün 6 savaş uçağı,
  7. Fas 6 savaş uçağı,
  8. Sudan 3 savaş uçağı,
  9. Mısır, kara operasyonu için asker göndermeye hazır olduğunu açıklamış, ayrıca hava ve deniz gücünü de harekete geçirmiştir. Süveyş Kanalı üzerinden de Aden Körfezi’ne dört savaş gemisi göndermiştir.[9]
  10. Pakistan ise askeri destek vereceğini belirtmiştir. Ayrıca ABD, Türkiye ve Avrupa ülkeleri ise, Husi Hareketi’ne düzenlenen hava operasyonlarına destek verdiklerini açıklamışlardır.[10]

Bu operasyon için ne Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde 28-29 Mart’ta düzenlenen Arap Birliği’nin 26. zirvesinde alınacak karar, ne de BM Güvenlik Konseyi kararı beklenilmiştir. Suudi Arabistan öncülüğünde oluşan koalisyonun, Arap Birliği ve BMGK kararını beklemeden hava operasyonunu başlatmasının sebepleri şu şekilde açıklanabilir:

  1. Arap Birliği zirvesinde görüşülmesi beklenseydi Husiler güneyin başkenti Aden’i ele geçirebilirdi. Başka bir deyişle Yemen konusunda Suudi Arabistan’ın ve diğer koalisyon üyelerinin fazla zaman kaybetmemesi gerekmekteydi. Arap Birliği zirvesinde böylesi bir kararın tartışılması, düzenlenen hava operasyonuyla ilgili karar çıkarılmasını oldukça zorlaştırırdı. Bu nedenle Suudi Arabistan ve Körfez İş birliği Konseyi, Yemen’de düzenlenen hava operasyonlarının ve kurulan on’lu koalisyonun Arap Birliği’nden çok bir Körfez kararı olduğunu göstermeye çalışmıştır.
  2. BM Güvenlik Konseyi kararına gelince, Suudi Arabistan’ın ve diğer koalisyona katılan ülkeleri Rusya ve Çin’in veto etme riski vardır. Rusya’nın veto etme ihtimali oldukça yüksekti çünkü Yemen’deki gelişmelerin bir benzeri Ukrayna’da da yaşanmaktaydı. Keza Rusya Başkanı Putin, Yemen’e yapılan hava operasyonlarını eleştirmiş ve derhal durdurulmasını istemiştir. Pekin’in ise, İran ile kurulan yakın ilişkilerden dolayı Tahran’ı rahatsız etmemek için veto hakkını kullanma olasılığı kuvvetliydi.
  3. Riyad’ın Koalisyonu oluşturması konusunda Umman’ın destek vermemesi belki de en önemli detaydır. Umman’ın Körfez İş birliği Konseyi (KİK)’nin üyesi olmasına rağmen kurulan koalisyona ve Yemen’deki hava operasyonlarına katılmamasının üç temel sebebi vardır. Bunlardan ilki Umman’ın İran ile Hürmüz Boğazı’nı paylaşmasıdır. İkincisi, İran’ın Umman’da yaklaşık %3-4’lük Şii nüfusunun Maskat[11] yönetimine karşı herhangi bir faaliyetinin bulunmamasıdır. Diğeri ise, Umman’ın diğer Körfez ülkeleri gibi İran’ı tehdit olarak görmemesidir.
  4. Pakistan’ın katılmasının koalisyona farklı bir boyut kazandırdığı söylenebilir. Suudi Arabistan ile Pakistan arasında stratejik ortaklık anlaşması dışında İran’a karşı nükleer silaha sahip tek Müslüman ülke özelliği de dikkat çekmektedir. Bu açıdan Pakistan’ın koalisyonun içinde yer alması İran’ın muhtemel bir misilleme girişimini önleyici rol oynamaktadır. Çünkü İran doğusunda Pakistan ve batısında da Körfez bölgesiyle iki cepheli güç mücadelesine girmesini zorlaştırmaktadır.[12]

Yemen’de Husilere karşı yürütülen operasyonda Ortadoğu ülkeleri iki gruba ayrılmışlardır. Türkiye ve Mısır gibi iki bölgesel aktörün yanı sıra Körfez ülkelerinin tamamı ve Ürdün, Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği gruba dâhil olurken; Irak, Suriye ve Lübnan’daki Hizbullah gibi ülke ve örgütler ise İran’ın başını çektiği gruba dahil olmuşlardır. Kararlılık Fırtınası Operasyonu’nun bölgede yükselen İran tehdidinin dengelenmesi anlamına geldiğini söylemek yanlış bir tespit olmayacaktır. İran’ın, Irak, Suriye, Lübnan ve son olarak Yemen’de nüfuzunu kurarak yayılmayı sürdürmesi, bu durumdan tedirgin olan bölge devletlerini ittifaka zorlamış görünmektedir. Öyle ki, 2013 Mısır darbesinden bu yana ilişkileri bozuk olan üç bölgesel güç olan Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır’ı ortak tehdit karşısında benzer tepkiler vermeye itmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’a yapacağı gezinin öncesinde, Türkiye olarak Yemen’deki operasyonu desteklediklerini ve açık bir şekilde “İran’ın bölgeyi domine etmesinin” Türkiye ve Körfez ülkelerini rahatsız ettiği yönündeki açıklamasını bu çerçevede okumak gerekiyor.[13]

Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde 28-29 Mart 2015’de yapılan Arap Birliği zirvesinin Sonuç bildirgesinde, Kararlılık Fırtınası operasyonunun, Husilerin ülkedeki meşruiyeti kabul edinceye kadar devam edeceği kararlaştırılmıştır. Genel Sekreter Nebil Arabi de “Yemen’deki operasyon Husi darbesi sona erene kadar devam edecektir” şeklinde açıklamada bulunmuştur. Kararlılık Fırtınası operasyonu ve koalisyon güçlerinin temel amaçlarının meşru hükümetin yönetimi Yemen genelinde tekrar ele alması, Yemen’i ve Yemen halkını Hutsi milislerin saldırılarından korumak ve Yemen halkının normal hayatlarına dönebilmelerini sağlamak olduğu görülmektedir.

 

KARARLILIK FIRTINASI OPERASYONUNUN SONA ERMESİ

 

Koalisyon ülkeleri, Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi‘nin talebine icabetle ve Şii Husi milisleri ile Ali Abdullah Salih yandaşlarının Yemen halkına yönelik yaptıkları saldırılara ve bölgede oluşturdukları tehditlere karşı kararlılık fırtınası operasyonunu başlattıklarını 26 Mart 2015 tarihinde yayınladıkları bir bildiriyle duyurmuşlardır. Abdurabbu Mansur el-Hadi‘nin talebi üzerine Suud öncülüğünde 10 ülkeden oluşan koalisyon güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyona yine Abdurabbu Mansur el-Hadi‘nin talebi üzerine 20 Nisan 2015 tarihinde son verilmiştir. Koalisyon, 20 Yemen Cumhurbaşkanı Abd Rabu Mansur Hadi’den Yemen halkı adına Suudi Arabistan Krallığı ve meşru hükümeti destekleyen koalisyon ülkelerine hitaben, Yemen halkını Husi milisleri ile iç ve dış yandaşlarına karşı korumak üzere askeri müdahale çağrısına anında cevap verdikleri için bir mektup almıştır. Mektupta, Yemen ve Arap tarihinin, koalisyon ülkelerinin bu kararlı duruşunu altın harflerle yazacağı ve Yemen halkının yeniden geleceği ile ilgili olan umudunun yeşerdiği vurgulanmış ve kararlılık fırtınası operasyonunun aşağıda sunulan hedeflerinin gerçekleştirildiği ifade edilmiştir.

  1. Birleşmiş Milletler Anlaşmasının 51. maddesinde yer alan nefsi müdafaa ilkesinin yanı sıra, Arap Birliği Anlaşması ile Ortak Arap Savunma anlaşmasında belirtilen hususlara istinaden Yemen ve halkının, Husi milisler ve bölgeyi etkisi altına alarak bir üs haline getirmeyi amaçlayan ve tüm bölge ile uluslararası güvenliği ve barışı tehdit eden dış güçler tarafından desteklenen Ali Abdullah Salih’e ait güçlerin saldırılarına karşı korunması amacıyla Yemen Cumhurbaşkanı’nın 24 Mart 2015 tarihli talebine icabet edilmiştir.
  2. Yemen’in meşruluğunu korumak ve diğer Yemen bölgelerine yapılan saldırıları püskürtmek.
  3. Suudi Arabistan Krallığı ile komşu ülkelere yönelik tehdidin ortadan kaldırılması, Özellikle Husi milisleri ve Ali Abdullah Salih yandaşlarının, ordunun askeri üslerinden Yemen halkına karşı kullanmakla tehdit ettiği ve ele geçirdiği ağır silah ve balistik füzelerin yok edilmesi.
  4. Terör örgütlerinin oluşturduğu tehdit ile mücadele.
  5. Körfez ülkelerinin girişimi ve uygulama mekanizması ile kapsamlı kongresinin sonuçlarına göre siyasi operasyon başlatılması konusunda hazırlığın yapılması.[14]

Abdurabbu Mansur el-Hadi bahsi geçen mektupta; bu zaferle Yemen’e karşı komplo kuranların ve fitne çıkarmak isteyenlerin yolunun kesildiğini de belirtmiş ve bunun da Yemen’e yeni bir gelecek için köklü bir çalışmanın esas dayanak noktasını oluşturacağını ifade etmiştir. Abdurabbu Mansur el-Hadi ayrıca mektubunda, Yemen halkının güvenliği için ‘’Ümidi Tekrar Kazanmak’’ operasyonunun başlatılmasını beklemekte olduğunu da ifade etmiştir. Bu operasyon sayesinde istenilen sonuçlara ulaşılacağını düşünen Abdurabbu Mansur el-Hadi mektubunu “Allah’ın izniyle Koalisyon ülkeleri ve uluslararası toplumla olan ortak çalışmalarımız sayesinde Yemen yeni bir sürece girecek ve Yemen halkı yaşadığı elim olayları geride bırakarak, Husi milisleri ve yandaşlarının silah zoruyla uyguladıkları dayatma, zorlama ve boyun eğdirmelerinden uzak olarak Yemen halkının kendi geleceğini belirleyeceği hür iradesi kazanacaktır” ifadeleriyle sonlandırmıştır. Abdurabbu Mansur el-Hadi’den gelen bu mektupla birlikte Yemen’de yeni bir sürece girildiği iddia edilmiştir. Ancak böyle olmadığı geriye dönüp bakıldığı zaman rahatlıkla görülebilecektir.

Koalisyon ülkeleri, Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi’nin mektubunda dile getirdiği talebine dayanarak 20 Nisan itibariyle kararlılık fırtınası operasyonunu bitirdiğini ve ‘’Ümidi Tekrar Kazanmak’’ operasyonunu başlattığını ilan etmişlerdir. ‘’Ümidi Tekrar Kazanmak’’ operasyonun hedefleri ise şu şekilde belirlenmiştir;

  1. Birleşmiş Milletlerin 2216 sayılı kararı, Körfez Ülkeleri girişimi ve kapsamlı ulusal diyalog kongresi kararlarına uygun olarak siyasi operasyonun uygulanmasına ivedilikle yeniden başlanması.
  2. Sivilleri korumaya devam etmek.
  3. Terörle mücadeleye devam etmek.
  4. Yabancıların ülkeden tahliye işlemlerini kolaylaştırmak, zarar gören bölgelerde Yemen halkına yönelik tıbbi yardımların artırılması ve insani yardımların ulaştırılabilmesi için uluslararası kuruluşlara imkân tanımak.
  5. Husi milisler ve yandaşlarının düzenlediği askeri operasyonları püskürtmek ve askeri üslerden ya da yurt dışından kaçak olarak gönderilen silahları kullanmalarına engel olmak.
  6. Koalisyon ülkelerinin sürekli çalışmalarıyla Husi milislere ve yandaşları Ali Abdullah Salih’e silahların hava veya deniz aracılığıyla ulaşmasını engellemek ve bunun için titiz teftiş ve gözetleme yapılmasını temin etmek ve uluslararası alanda ortak iş birliği çalışmaları yapmak.[15]

Kararlılık Fırtınası Operasyonu sona erdirildikten sonra Koalisyon sözcüsü Ahmed Asiri üç durumda Yemen’e yeniden askeri müdahalede bulunabileceklerini söylemiş ve bu üç durumu şöyle özetlemiştir:

“Husilerin Yemen’de yeniden harekete geçmesi ve Yemen halkı için yeniden tehdit oluşturmaları veya istikrara zarar vermeleri halinde Koalisyon harekete geçecek. Ayrıca Husilerin komşu ülkeler için tehdit oluşturması da yeniden bir askeri operasyonun başlaması için geçerli neden sayılacaktır.”[16]

 

KARARLILIK FIRTINASI OPERASYONU BAŞARILI OLDU MU?

 

Koalisyon ülkeleri tarafından 26 Mart 2015’de Husilere yönelik başlayan operasyon 20 Nisan 2015’de Yemen yönetiminin isteği üzerine sona erdirilmiştir. Bu süreç içerisinde Koalisyon sözcüsü Tuğgeneral Ahmed Asıri’nin açıklamasına göre 2 bin 415 hava saldırısı gerçekleştirilmiştir. Suud yönetimine göre Kararlılık Fırtınası Operasyonu başarılı olmuştur. Çünkü Husilerin ilerleyişi durdurulmuş, Yemen’in %75’inden fazlası kontrol altına alınmıştır. Bu operasyonun kazanımları, bu süreçte yaşananlar ve Yemen’de meydana gelen kayıplar ise şu şekilde belirtilmiştir:

  1. Yemen hükümeti “Koalisyon güçlerinin desteklediği ordu ve hükümet yanlısı Halk Direniş Güçlerinin (HDG), Aden’i Husilerden kurtarmıştır.” Ayrıca Aden’in ardından güneydeki Lahic, Dali, Ebyen ve Şebve vilayetleri de Husilerden geri alınmıştır.
  2. Kararlılık Fırtınası’nın elde ettiği ikinci büyük kazanım Halid Bahhah liderliğindeki hükümetin 6 aydır Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da sürdürdüğü resmi faaliyetlerini, yerinde yürütmek amacıyla Aden’e dönmesi olmuştur. Bahhah’ın 16 Eylül’de Aden’e dönmesini, “anayasal meşruiyetin darbeyi başarısızlığa uğratması ve faaliyetlerini yeniden ülke içinden yürütmeye başlaması” şeklinde yorumlanmıştır.
  3. Cumhurbaşkanı el-Hadi de Aden’e dönmüş ve Hükümete ve silahlı direniş güçlerine başkanlık etmeye başlamıştır.
  4. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun desteklediği Hadi’ye bağlı güçler, Yemen’in doğusundaki Ma’rib ile petrol yataklarını Husilerden geri almıştır.
  5. Babu’l Mendeb tamamen el-Hadi yönetiminin kontrolüne geçmiştir.

Husilerin kontrolündeki yerler ise; batıdaki Hudeyde kentini ve limanını, kuzeybatıdaki Hacce kentiyle ona bağlı Meydi Limanı ve Suudi Arabistan sınırındaki ilçeleri, Husilerin doğuş yeri olan ve militanlarına kaynaklık eden Sada ile Amran kentlerini tamamen kontrol altında tutuyor. Ayrıca başkente ek olarak orta kesimlerdeki Zamar ve İbb kentleri ile kuzeyde bulunan El-Cevf, Reyme ve Mahvit kentlerini de kontrolleri altında bulundurmaktadırlar.[17]

Suud Kralı Selman bin Abdulaziz el-Suud, “Suudi Arabistan ve diğer bölge ülkelerine her türlü saldırı tehdidi yok edildi. Koalisyondaki kardeşlerimizin desteğiyle Suudi Kraliyet ile komşuların güvenliği için tehditlerin yok edilmesinde başarı elde edildi. Koalisyon ülkelerinin Yemen halkına güvenlik ve istikrarı geri getirme çabası, fitne ve düşmanlık getiren dış müdahalelerden koruma ve normal hayata dönme fırsatını sağlama isteği bunu doğrulamaktadır” demiştir.

Gerçekten böyle midir? 26 Mart 2015’de başlayıp 20 Nisan 2015’de sona eren bu operasyon Yemen halkına barış ve istikrar getirmiş midir? Husiler, silahlarını teslim ederek mevcut Yemen Hükümetini/yönetiminin meşruiyetini kabul etmişler midir? Çünkü Kararlılık Fırtınası Operasyonunu asıl hedefi, Husilerin silah bırakması, başkentten çekilmeleri ve el-Hadi yönetimini meşru olarak kabul etmeleri idi. Oysa 20 Nisan 2015 tarihinin üzerinden şu kadar zaman geçmesine rağmen Yemen’de iç savaş hala bütün vahşiliğiyle devam etmekte, ülkenin stratejik önemi haiz kentleri, başkent Sanaa ve Sa’da olmak üzere Husilerin elinde ve kontrolünde bulunmaktadır. Operasyonun bitirilmesi ne el-Hadi yönetiminin ne de öncülüğünü Suud’un yaptığı koalisyon ülkelerinin iradesiyle gerçekleşmiştir. Çünkü Suud kralı, Suud’un en donanımlı birimi olarak bilinen Ulusal Muhafızlar Birimi’ne ait kara güçlerine kara savaşına başlanması emrini verdikten 3-4 saat sonra operasyonun bittiği açıklaması yapılmış ve bunu Kral da kabul etmiştir. Kralın da kabul etmek zorunda kaldığı operasyonun bitirilme talimatı/emri acaba kimden gelmiştir? Çünkü kralın kara savaşı talimatını verdiği gün, el-Hadi ve yönetiminin böyle bir karar alması mümkün değildir. Öyle görülüyor ki, operasyonun başlama talimatını veren, bitiş talimatını da vermiştir. Bu talimatı da veren ABD’dir. Çünkü ABD için önemli olan Babu’l-Mendeb boğazı ile Aden’in Husilerin, dolayısıyla İran’ın kontrolüne geçmesini engellemekti. Bu durum sağlandıktan sonra diğer bölgelerde Yemen’liler birbirlerini öldürmüşler, aç kalmışlar bu, ABD’nin umurunda olmadığı gibi iç kargaşalığın devam etmesi ise arzu ve isteğidir.

 

YEMEN’DE AÇLIK VE TERÖR

 

Yemen, bir zamanlar bölgenin en mutlu, en müreffeh ülkesi idi. Üstelik yukarıda da belirttiğimiz gibi stratejik olarak da çok önemli bir konumda bulunmaktadır. Bu, hem bölgesel bazı ülkelerin hem de küresel işgalci güçlerin iştahını kabartmakta idi. Bu nedenle de Yemen’de, on yıllardan beri işbirlikçi yönetimler nedeniyle iç savaş hali yaşanmaktadır. Daha önce Kuzey ve Güney Yemen olarak iki devletçik halinde varlıklarını devam ettirirken çatışmalar ve iç kargaşalıklar eksik olmuyordu. Şimdilerde ise emperyal ve Siyonist güçlerin menfaatleri çerçevesinde Suudi Arabistan ve İran çekişmesi nedeniyle bir iç savaş yaşanmaktadır. İran, Irak, Suriye ve Lübnan’da kendi lehine oluşturduğu mezhepçi (Şii) hegemonik yapıyı Yemen’de de oluşturmaya çalışmaktadır. Bunu gerçekleştirmek için de Zeydiyye’nin ancak %5’lik kısmını teşkil eden Şii Ensarullah örgütünü oluşturmuştur. Şii Ensarullah örgütünün başarılı olması halinde İran, böylece stratejik açıdan çok önemli iki boğazı; İran Körfezi’nden Hind Okyanusu’na açılan Hürmüz Boğazı ile Kızıldeniz’den Hind Okyanusu’na açılan Bab’ül Mendeb Boğazını kontrolüne geçirmiş olacak ve ayrıca Suudi rejimi ile birlikte Arap Yarımadası’nı da güneyden kuşatmış olacaktı. Bab’ül-Mendeb Boğazı’nın İran’ın kontrolüne geçmesi halinde ise ABD ve İngiltere donanmaları Ümit Burnu’nun dolaşmak zorunda kalacak ve fazladan 7520 kilometre yol kat edeceklerdi. Böylece, dünya askeri güç hâkimiyetinin yegâne vasıtası olan Amerikan ve İngiliz donanmalarının hareket alanları daralmış olacaktı. Bu durumdan özellikle de ABD uçak gemilerinin intikal ve bölgede kalış zamanları olumsuz yönde etkilenecekti.[18] Bu ise ABD’nin de İngiltere’nin işine asla gelmeyecekti. Çünkü dünya ticareti açısından bu iki boğaz da hayati önemi haizdir. Bu nedenle de ABD ve İngiltere desteğiyle Suud öncülüğünde oluşturulan koalisyon, Husilerin hedeflerine operasyon düzenlemiştir.

Bu saldırının başladığı 26 Mart 2015’den bu yana Yemen’de tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanmaktadır. O günden beri Yemen’de kentler, köyler, hatta hastaneler ve mülteci kampları bile bombalanıyor, yakılıp yıkılıyor. Kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden binlerce insanın bedeni paramparça edilmiş ve edilmeye de devam etmektedir. Bu iç savaş nedeniyle Yemen’de nüfusun üçte ikisi yani 19 milyona yakın insan yardıma muhtaç ve 7 milyondan fazlası ise açlıkla pençeleşmektedir. Yerleşim yerlerinin bombalanması ve harap edilmesi nedeniyle temiz suya, besine ulaşamayan, tedavi imkânı bulamayan çoğunluğu çocuk olmak üzere binlerce insan hayatını kaybetmiş durumda. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi, Yemen’de yaşanan iç savaş yüzünden halkın yüzde 51’inin temel gıda maddelerine ulaşımının olmadığını duyurmuştur. Temel gıda maddelerine ulaşımda yaşanan sıkıntı yüzünden, ülkede insanlar dağlarda yetişen bitkileri kaynatarak yemek mecburiyetinde kalmaktadır. Türkiye Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Yemen’de yaşanan krizle ilgili sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, ülkede 3,2 milyon kişinin silahlı çatışma nedeniyle yurtlarını terk ettiğini ve çok kötü şartlarda hayatta kalmaya çalıştığını belirtmiştir. Kınık, Twitter hesabında da, ülkede her 10 dakikada 5 yaş altı bir çocuğun açlık ve ona bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiğini açıklamıştır.[19]

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsviçre’deki BM Cenevre Ofisi’nde düzenlenen “Yemen’deki İnsani Krize İlişkin Üst Düzeyli Taahhüt Konferansı”nın açılışında yaptığı konuşmada, “Yemen’de ortalama her 10 dakikada 5 yaş altı bir çocuk hayatını kaybetmektedir. Ve bu, bugünkü konferans boyunca Yemen’de 50 çocuğun öleceği anlamına geliyor. Önlem alınsaydı bu ölümler olmayacaktı. Hayatta kalan çocuklar ise büyümelerinin engellenmesi ve kötü sağlık şartlarından dolayı hayatları boyunca etkilenmiş olacaklar. Tüm bir neslin sakatlanmasına ve aç kalmasına tanık oluyoruz. Hayat kurtarmak için şimdi harekete geçmeliyiz” demiştir.

Sonuç olarak Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi de, Suud Kralı Selman bin Abdülaziz es-Suud de kararlılık Fırtınası Operasyonunun zaferle neticelendiğini, Yemen halkına huzur ve güven geldiğini, Husi tehlikesinin sona erdiğini açıklamışlardır. Bu söylenenlerin sadece bir temenniden ibaret olduğunu, Husi terörünün hala devam ettiğini, iç savaş nedeniyle 10 milyona yakın insanın açlıkla karşı karşıya kaldığını, Yemenli Cemile anne 7 yaşındaki kızıyla ilgili olarak: “Çok hastaydı. Açlık onu bitirdi. Hastaneye götürdük ama bir işe yaramadı. Tüm paramızı onun sağlığa kavuşması için harcadık. Koyunlarımızı sattık. Ama çok geçti. Kurtaramadık” demesi de ne operasyonun ne de Husi terörünün bittiğini göstermektedir.

İşin üzücü tarafı bir İslam beldesi daha emperyal ve Siyonist güçlerin de desteğiyle harabeye dönüştürülmüş ve binlerce çocuk, kadın ve yaşlı sivil insan katledilmiştir. Üzülerek belirtelim ki, Afganistan, Çeçenistan, Irak, Suriye, Libya ve diğer İslam beldeleri kervanına Yemen de katılmıştır. Adı geçen bu ülkelerde Doğulu ve Batılı emperyal işgalci katliam gerçekleştirirken, Yemen’de ise birileri Şiilik, diğeri de Sünnilik adına katliam gerçekleştirmektedir. Üstelik her ikisi de bu tavırları ile emperyal işgalci katillerin bölgede yerleşmelerine ve bölgeyi yeniden dizayn etmelerine yardım etmiş olmaktadırlar. Böylece İslam coğrafyası, yerli işbirlikçilerin de yardımlarıyla emperyal ve Siyonist güçler tarafından kirletilmekte ve zenginlikleri talan edilerek yağmalanmaktadır.

Yemen’in nüfusunun 2/3’ü açlıkta ve yoksullukta ölümle burun buruna iken, Müslüman’ım diyen bizler kim bilir kaç defa ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’; ‘Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar’ hadisini ve benzerlerini okuyoruz. Ya da ‘Ancak mü’minler kardeştir’ ayetini dillerimizden düşürmüyoruz. Allah bizleri affetsin!

 

[1] Husilerin, Zeydiye Mezhebi içerisindeki %5’tir.

[2] http://www.aljazeera.com.tr/haber/yemende-husi-darbesi

[3] http://www.stratejidusunce.org/Detay/Haber/1039/yemende-iktidar-mucadelesi-ve-ic-savas.aspx

[4] http://www.stratejidusunce.org/Detay/Haber/1039/yemende-iktidar-mucadelesi-ve-ic-savas.aspx

[5] http://www.ajanshaber.com/yemen-kabinesinin-ev-hapsi-son-buldu-haberi/174978

[6] http://cemalettintasken.blogspot.com.tr/2015_03_01_archive.html

[7] http://cemalettintasken.blogspot.com.tr/2015_03_01_archive.html

[8] http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-51-20150403331201.pdf

[9] http://www.aktifhaber.com/iranin-yayilmaci-politikasi-yemeni-yakti-yemende-neler-oluyor-1144787h.htm

[10] http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-51-20150403331201.pdf

[11] Umman’ın başkenti

[12] http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-51-20150403331201.pdf

[13] http://www.orsam.org.tr/files/OA/68/2ismailakdogan.pdf

[14] http://www.impr.org.tr/wp-content/uploads/2015/04/Yemende-Neler-Oluyor.pdf

 

[15] http://www.trthaber.com/haber/dunya/hava-operasyonu-askeri-hedeflere-ulasti-180314.html; http://www.turkiyehabermerkezi.com/dunya/yemen039de-039kararlilik-firtinasi039-operasyonu-sona-erdi-haberi-32381; http://www.impr.org.tr/wp-content/uploads/2015/04/Yemende-Neler-Oluyor.pdf

[16] http://www.aljazeera.com.tr/haber/yemene-operasyon-sona-erdi

[17] http://aa.com.tr/tr/dunya/firtinanin-200-gununde-yemen/438195?amp=1; http://www.trthaber.com/haber/dunya/kararlilik-firtinasi-yemende-basariya-ulasti-mi-208666.html

[18] http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/17483/yemen_yeni_bir_afganistan_olabilir_mi

[19] http://www.aksam.com.tr/guncel/yemende-insani-kriz-savas-kuraklik-yoksulluk/haber-598233